22.Bölüm

7.4K 776 254
                                    

~ 🍐 ~

Avuç içine kum dolduran küçük Gülçin Erva, kumları yanında onunla oynayan Doğukana yedirmeye çalışırken Vural tabakları yıkıyordu. Ne de olsa karısı ona görev vermişti gitmeden önce. Üstelik en yakın arkadaşı da oğlunu eve bırakmış karısıyla gezmeye gitmişti. Gördüğü görüntüyle gözleri büyüyen Vural, hızla bahçeye doğru koşmaya başladı.

Tombul elleriyle Gülçin Erva'yı durdurmaya çalışan Doğukan, "Biy duyşana! Yemicem didim ya!" diye debeleniyordu.

Yeni konuşmayı söken Gülçin Erva, "Umaz! Yi! Tum yinir!" diyordu. (Olmaz! Ye! Kum yenir!)

Ha ağladı ağlayacak olan Doğukan, "Allahım! Vuyal abiiiğğ!" diye bağırmaya başladı.

Ellerini çiçekli önlüğüne silen Vural, Doğukan'ı kızının elinden aldı. Gülçin Erva kaşlarını çatarak, "Onu pana vey! Tum yicek!" diyerek konuştu.

"Ne kumu, ne yemesi kızım? İnsan hiç kum yer mi? Hayvan bile kum yemez bizim kız önüne gelene kum yediriyor!"

Gülçin Erva omuz silkerek, tombul ellerini kuma yasladı. Önce dolmuş bezli poposunu yukarıya kaldırırken, ardından yerde doğruldu. Bezi dolmuştu ve onu rahatsız ediyordu. Doğukan'ı sakinleştiren babasının yanına giderek, elini bezine yasladı.

"Papa, çiş beze doldu." dedi. Sonra öğrendiği gibi yandan bezini açmaya çalıştı.

Vural direkt, "Kızım ne yapıyorsun?! Bir dur!" diyerek telaşlandı. Sessizleşen hatta gözünden uyku akan Doğukan'a bakarak, "Gel ben önce seni yatırayım." dedi.

Kızının elinden tutarak, "Gel bakalım." dedi. Hep beraber içeriye geçerken, az önce sildiği yerde oluşan minik ayak izlerine baktı. Kaçıncı silişiydi bu! Kızı hiç umursamazken, uyuyan Doğukan'ı misafir odasındaki yatağa bıraktı. Yanına yastık dizdikten sonra hızla odadan ayrıldı.

Kızı yerinde beş dakika rahat durmuyordu. Şimdi, Allah bilir ne yapıyordu.

Etrafta kızını ararken ayak izlerinden nerede olduğunu bulmuştu. Oturma odasına doğru ilerlemeye başladı. Küçük Gülçin Erva uykusu geldiği için koltukta uyuyordu. Açmaya başardığı bezi de yerdeydi.

Vural bey tebessüm ederek uyuyan kızına doğru ilerledi. Uyuduğu için dudakları büzülmüş, burnu tıkalı olduğu için hafif ağzı açık uyumuştu. Babası kızının tombul yanaklarına öpücük kondurarak, "Benim, tombul kızım...Babasının çiçeği, nazlı bebeği." diyerek onu sevmeye başladı.

Kızı ve karısı onun için her şey demekti. Onları nasıl bırakabilirdi ki?

~ 🍐 ~

Muhammed babam önce Nisa ve Meryem'i sonra bizi eve bıraktıktan sonra rahat edelim diye camiye gitmişti. Hatice teyze bizim için yemek yaparken, Ayçin, ben ve Zeynep, onun odasında oturmuştuk. Zeynep'in ıslak saçlarını sağlam elimle tararken, Ayçin avuç içindeki yaralara krem sürüyordu.

"Beni kendinize çok mahçup ediyorsunuz kızlar.." diye konuştu Zeynep.

Ayçin alttan ona ters bakarak, "Bunları mahçup ol diye yapmıyoruz ki, biz. Sen iyileş ve eskisi gibi enerjik ol diye yapıyoruz." dedi.

Omuz silkti Zeynep. Taradığım koyu renk saçlarını örerek sağ omuzundan bıraktım. Hafif dönerek önce benim sonrada Ayçin'in yanağından öptü. Biz de aynı şekilde karşılık verdikten sonra yemek pişene kadar uyuması için odadan ayrıldık.

Mutfağa geçerek, "Hatice teyzem yardım lazım mı?" diye sordum. En içten tebessümü bana göstererek, "Yok kınalı kuzum. Siz gidip dinlenin." dedi.

BOZKURTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin