~ 🍐 ~
Sude Atalay'ın ağzından.
Kimi zaman tutunurduk olmasına umut ettiğimiz hayallere.
Kimi zaman ağlardık olmayacağını bile bile.
Şimdi söyleyin bana, umut etmek mi kötüydü yoksa olmayacağını bilmemiz mi?
Yediğim lokmaların hepsi boğazım da tıkılı kalırken, üvey annem hâlâ söyleniyordu. "Çok yiyorsun Sude! Çok! Senin gibi bir hanımefendi için bunlar hiç iyi değil." Oysa söyleyemedim ona, sadece iki lokma bile etmeyecek kırıntılar yediğimi.
Babam bıçakla etini keserken, "Annen haklı. Fiziğine dikkat etmiyorsun." dedi. Yutkunarak ona baktım. O benim annem değildi ki! Benim annem yoktu.
"Baba–"
"Lafımın üzerine laf söyleme demedim mi ben sana?" Sonra karısına dönerek, "Hayatım odamdan ilaçlarımı getirir misin?" diye sordu. Hayatın batsın!
Üvey annem kalkıp giderken, babam ona baktığının aksine bana sertçe baktı. "Geçen gün yine kardeşinin yanına gitmişsin! Kaç kez diyeceğim gitme diye!"
"O benim kardeşim! İster giderim ister gitmem ve sen buna asla karışamazsın!"
"Öyle bir karışırım ki, bir daha kardeşinin yüzünü göremezsin."
"Ne demek istiyorsun?" diyerek korkuyla sordum. Aklınca beni tehdit ediyordu. "Bence ne demek istediğimi sen gayet iyi biliyorsun, kızım."
Yutkunurken, masadan hızla kalktım. Şuan tek isteğim kardeşimi görmekti. Arkamdan seslense bile umursamadan, evden ayrıldım. Arabama binerken, yetimhaneye doğru sürüyordum. Henüz akşam olmamıştı, bu yüzden çocuklar dışarıda olmalıydı. Yaklaşık yarım saat süren yolculuk sonrası varmıştım.
Tahmin ettiğim gibi hepsi dışarıdaydı. Tek de değillerdi. İbrahim, Altay ve Cengiz abi onlarla beraberdi. Hepsi çocuklarla koştururken, İbrahim kardeşimin yanındaydı. Deniz yine çekindiği için aralarına katılmak yerine tek başına oturuyordu. İçim acıdı bu görüntüsüne. Ne kadar yaparsam yapayım onu buradan alamıyordum.
Evlenmeden olmaz diyorlardı hepsi. Nereden bulayım ben kocayı!
Onların yanına ilerlerken, "Ablam?" diyerek seslendim. Deniz direkt kollarıma koşarken, İbrahim'in simsiyah gözleri gözlerimi buldu. Bakışları masumdu bu adamın. Sanki istese bile ifadesiz bakamazmış gibi.
"Selamun aleykum." dedim ona bakarken. Eskiden merhaba derdim ama şimdi böyle sesleniyordum. Bizimkilerin yanında dura dura alışmıştım böyle konuşmayı. En iyi alışkanlığım buydu.
İbrahim kaşları kalkmış bir şekilde bana bakarken, "Ve aleykum selam." dedi. Deniz, elimi tutarken, "Abla bak bu abi bana ne verdi!" diyerek sevincle konuştu. Elinde tuttuğu künyeyi bana gösterirken, yutkundum. Askeri künyeydi bu.
"Çok güzelmiş ablacığım." dedim saçlarını severken.
"Bencede çok güzel. Bir de bana söz verdi, beni hiç gitmediğim parka götürecekmiş!" Hiç gitmediğim... özür dilerim ablacığım, sana bir aile bir abla olamadığım için. Gözlerimin dolmaması için çabalarken burnumu çektim. Bunu gören İbrahim, "Abim hadi sen git diğer amcaların yanına. Ben biraz ablanla konuşayım." dedi.
Oturduğu yerden hâlâ kalkmamıştı. Deniz, bize el sallayan Cengiz abinin yanına koşuştururken, ben elimi eteğimin uçlarına sildim. "Belki haddim değil ama niye Deniz yetimhanede kalıyor?"
Avuç içime tırnaklarımı batırırken, ellerimi arkama sakladım. Avuc içim sızlarken, konuşmaya başladım. "Annemin ikinci eşinden olan çocuk. Annem öldükten sonra kocası bakamam diyip yetimhaneye bıraktı. Bu yüzden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOZKURT
General FictionHer başlangıç vedaya atılan ilk adımdır. Gülçin Erva ve Ali Timur'un hayatı ve hikayeleri gibi. BOZKURT İSİMLİ BÖLÜM BAŞLIĞINI OKUYUN! KİTAP HEM KOMİKLİK HEM DE DUYGUSALLIK İÇERİR. UNUTMAYIN BU BİR KURGUDUR