Finale az kaldı desem inanır mısınız :")
Bozkurt'a bölüm yazmak için kendimi toparlayamıyorum. Sanki zihnim onlar için bir şeyler yazmamı engelliyor. Ha diyorum yazdım bir yerde tıkanıp duruyorum. Ne uzun yazabiliyorum ne de kısa. O kadar üzüyor ki bu durum beni. İlk göz ağrımı devam ettiremiyorum. Sizden ricam bitirip yayınlayacağım bölüm kısa olsa bile yargılamayın. Çünkü gerçekten olmuyor ve belki de sizler de bunu çoktan hissetmişsinizdir...
Geç oldu ama atmaya vakit buldum. İyi okumalar. Sizleri seviyorum. (Yorum ve oylamayı unutmayalım lütfen!)
~ 🍐 ~
Gözlerim yolda, kollarımı göğsümün üzerinde birleştirmiş Ali Timur'u bekliyordum.
Konuşmamız bittikten hemen sonra Muhammed babam camiye gitmek için yanımdan kalkmıştı. O gittiği için oturma odasında yalnız kalmış oyalanmak ve hava almak için bahçeye çıkmıştım. Ali Timur hâlâ gelmemişti. Umarım tekrardan uyumamıştır. Çünkü onda tekrardan uyuyacak potansiyel vardı.
İç çekerek yola bakarken, elleri cebinde tek başına yürüyen Ahmet'i gördüm. Eskiden abi derdim ama şimdi abi adına bile layık değildi. Beni farkettiği için yavaşlayan adımları bahçenin kapısında durdu. Göz altları çökmüş ve morarmıştı. Bir hayli bitik gözüküyordu.
Boğazını temizlerken konuşmaya başladı. "Ooo bakıyorum birileri hayata tutunmayı başarmış." Aklınca laf sokmaya çalışıyordu. Pısırık herif.
"İşine git Ahmet." dedim gözlerimi ondan çekerken.
"Eline ne geçti Leyla'yı ihbar ederken? Böyle mi aldın intikamını?"
Gözlerimi devirirken, yandan duruşumla ona baktım. "Ne yapsaydım? Tıpkı onun gibi masum bir bebeğe mi zarar verseydim? Ya da canını mı yaksaydım? Hem intikam demeyelim biz ona adalet yerini buldu diyelim."
İlk başlar düşük yaptığımı zannetmiş, acımla haraket ederek canını yakmak için yanına gidecektim. Ayçin ve öz babam buna izin vermemişti. Babam onu polise ihbar ettiğini ve tutuklandığını söylemişti. Önce inanmamıştım tâ ki gerçekten tutuklandığını ve çıkmak için benimle konuşmak istediğini duyana kadar.
Ne konuşmuş ne de şikayetimi geri çekmiştim. Sürünsündü. Umrumda dahi değildi.
"Hayatımızı alt üst ettiniz!" diyerek bağırdı Ahmet. Gözlerimi kısarken, yalandan güldüm.
"Başkasının hayatına, özeline burnunuzu sokarsanız tabi ki hayatınız alt üst olur! Bunu da ben mi öğreteyim!?"
"Bana bak! Uzak durun bizden! Yoksa-"
Bir de tehdit ediyor. Laflara bak laflara!
"Sen bizi mi tehdit ediyorsun la pısırık?" Aniden gelen cesaretle böyle konuşmuş, ellerimi belime koymuş, keko anne moduna girmiştim. Hamileliğim boyunca genelde farklı tatlar bulmam gerekirken ben laflar buluyordum. Böyle de anormal insandım işte.
"Kim kimi tehdit ediyormuş?" diyerek olaya bodaslama daldı Ali Timur. Bir eli hemen belimi kavrarken beni kendine çekti. Diğer eli ise cebindeydi. Alttan ona bakarken, dümdüz ama ilgimi çeken ifadeyle karşısına bakıyordu. Çok mu yakışıklıydı ne?
"Tehdit falan etmiyorum. Sadece bizden uzak durun diyordum."
Ali Timur bana bakarak, ifademi süzdü. Cümlenin doğruluğunu bana bakarak öğreniyordu. Gözlerimi kırpıp açarak, "Ucundan haklı kocam. Ama bana bağırarak söyledi." dedim dudaklarımı büzerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOZKURT
General FictionHer başlangıç vedaya atılan ilk adımdır. Gülçin Erva ve Ali Timur'un hayatı ve hikayeleri gibi. BOZKURT İSİMLİ BÖLÜM BAŞLIĞINI OKUYUN! KİTAP HEM KOMİKLİK HEM DE DUYGUSALLIK İÇERİR. UNUTMAYIN BU BİR KURGUDUR