Selamun aleykumm. Nasılsınız?
Aylar sonra burada olmak hem güzel hem de buruk hissettirdi. Öylesine özlemişim ki, bunu yazarken anladım.
Öncelikle sizleri beklettiğim için gerçekten kusura bakmayın. Son zamanlarda yaşadıklarım üstüne buraya attığım son bölümlerde gelmeyen yorum ve oylamalar benim moodumu baya düşürmüştü. Bunu bilmeyen yoktur. Her yazar gibi ben de bu kurgumu yazmaya küsmüştüm ama ansızın hepsini derinden hissederek bu küslüğe son verdim. Çünkü ne onlar ne ben ne de beni kalbimi hiç kırmadan destekleyenler hakediyordu...
Tek bir şey soracağım aylar sonra eskisi gibi yorumlarda buluşalım mı?
Bölüme geçmeden önce 30 ve 31 bölümü okuyup biraz kitabı hatırlayalım....
Oylama ve yorumlamayı unutmayın!
Keyifli okumalar!
~ 🍐 ~
"İğne de al Muhammed! Patik örmem gerekiyor....Hayır o iğneden değil!....Hayır ondan da değil...Heh işte o!....Her renkten al Muhammed. Her renkten patik örmek istiyorum!"
Bir o yana bir bu yana koşturan kayınvalideme bakarak, erik yiyordum. Öyle heyecanlıydı ki, bir anı bir anını tutmuyordu. Bebeklerin cinsiyetini öğrendikleri günün üzerinden aylar geçmiş ve dokuzuncu ayımın sonlarına doğru ilerliyordum. Hatice teyzem ise öğrendiği günden bu yana dikmediği giysi, örmediği patik, çorap, ceket kalmamıştı. Kadın heyecanını örerek gideriyordu resmen! Bir yerden sonra artık müdahile bile edemeyeceğimiz hale gelmişti.
O yüzden akışına bırakmış, karnımın üzerine koyduğum kaseden bir tane daha erik almıştım. İçeriye bir oraya bir buraya koşturan bir diğer kişi yani Zeynep girdi. Üzerinde gelinliği varken heyecanla koşuşturuyordu. Evet bu gün Cengiz abi ve Zeyneb'imin düğünü vardı. Yaklaşık bir ay önce istemesi, iki gün öncede nişanları olmuştu. İkili nişanlılık sürecini uzatmak istemediği için hemen nişanlanmak ve evlenmek kararına gelmişti.
"Gülçin, bak güzel oldu mu?" diyerek heyecanla sordu. Üzerindeki pelerinli gelinlik bedenine tam oturmuş ona fazlasıyla yakışmıştı.
Onu kısaca süzerek, "MaşAllah gelin hanım! Bu gün de pek güzelsiniz." dedim, dış sesi taklit ederek. Bir nevi ağlamamak için şakayla karışık konuşmuştum. Zeynep utançla gülümserken haline kıkırdadım. Yüzündeki mahçubiyet ve utangaçlık asla geçmiyordu. Yediğim eriğin çekirdeğini kaseye bırakarak yerimde dikeldim. Ayçin'in seslenmesiyle Zeynep arkasını dönerek gitmişti. Eğer gitmeseydi ortalığı velveleye verecek bir kız vardı karşısında. Hepimiz baba evinde yani Muhammed babamların evinde toplanmıştık. Nasıl ki ben baba yokluğunu babam varken çekiyordum aynı şeyi Zeynepte yaşıyordu. Lakin bize öz babamızdan bile daha çok baba olan bir adam vardı. Öz olmayan kızlarına sahip çıkmış yüzümüzdeki tebessümün, kalbimizde umudun sebebi olmuştu.
Bir elimi karnıma bir elimi koltuğa yaslayarak ayağa kalktım. Üzerimde bol kahverengi uçuş uçuş olan bir elbise vardı. Bu elbiseyi de diktirerek giymeyi başarmıştım. Yoksa bu karınla giyebileceğim ve bana yakışacak bir şey bulamıyordum.
Yavaş adımlarla merdivenleri çıkarken kocamın eskiden kaldığı odaya girdim. Ali Timur beyaz gömleğinin düğmelerini ilikliyordu, hatta daha yeni başlamıştı. Bir elim karnımda ona doğru ilerleyerek tam önünde durdum. Bu kez düğmeleri ben iliklerken, Ali Timur ellerini belimin iki yanına koydu. Sanki aramızdaki mesafe çokmuş gibi biraz daha kendine çekti. Çekmesine rağmen kocaman olan karnım yüzünden aramızda yine bir mesafe oluştu. Bu durum ikimizinde kıkırdamasına neden olmuştu.
"Şimdiden aramıza girmişler."
Gömleğinin yakasını düzelterek, yoğun mentol kokan boynuna öpücük kondurdum. Yeni duş aldığı için hep kullandığı duş jeli daha bir belirgindi. Burnumu oradan çekmezken erkeksi kokusunu içime çektim. Günler önce görevden yeni gelmişti. Bu yüzden kocamı özlemiştim. Bulduğum vakitlerde burnum hep boynunda, kollarım bedeninde sarılı haldeydi. Zaten geleli 2 gün oluyordu. Kendilerini bir şekilde üniforma ile bile olsa nişana yetiştirmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOZKURT
General FictionHer başlangıç vedaya atılan ilk adımdır. Gülçin Erva ve Ali Timur'un hayatı ve hikayeleri gibi. BOZKURT İSİMLİ BÖLÜM BAŞLIĞINI OKUYUN! KİTAP HEM KOMİKLİK HEM DE DUYGUSALLIK İÇERİR. UNUTMAYIN BU BİR KURGUDUR