10.Bölüm

14.8K 1.1K 491
                                    

"Şu gönlüm; Allahtan başkasını düşünüp düşünüp üzülecek kadar sevmesin...."

"Gönlünüzde ilk Allah sevgisi yer edinsin. Zira o bizi her hatamızla koşulsuz şartsız seviyor..."

~ 🍐 ~

Sır gibi seversen eğer, muradın gerçekleşir. Çünkü tohum, toprağa gizlenirse yeşerir.

Der Mevlana.

Doğru söylüyormuş.

Ben Ali Timur'u severken 19, sevmeye devam ederken 22 yaşındayım.

Ne çok istemiş, ağlamış, yalvarmıştım Allah'a onun sevdasını gönlümden alsın diye. Almamıştı. Çünkü ben o zamanlar Ali Timur'u nasibim değil celladım bilirdim. Onun gönlüme yerleştirdiği sevgisi benim için zehirli bir tohumdu mesela. Ve o tohum gün geçtikce büyümüş, tüm ruhumu, bedenimi karalamıştı.

Şimdilerde bu durum her ne kadar değişmiş olsa da, zamanında canımı yaktığı bir gerçekti.

"Oy Cengiz'im!" Diye ağıtlar yakan Necla teyzeye döndü bakışım. Ellerini dizlerine vurarak, yarım saattir ağlayıp duruyordu. Bana sorsanız kulaklarım sağır oldu derim.

Yarım saat önce

Ali Timur'un gidişinin üzerinden çok geçmemişti ki, Necla teyze ikizlerle beraber gelmişti. Dün Cengiz'in tuttuğu bir pansiyonda kalmış, bana zaman tanımışlardı. İyi ki de kalmışlardı...

Şimdiyse oturma odasında oturmuş çay içiyorduk. Sadece biz içiyorduk aslında. Çünkü Doruk gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Göz göze gelincede başını yana eğerek utanmış numarası yapıyordu. Cengiz abi gibi bir delinin anca böyle kardeşi olurdu.

Cengiz abim, saygılar.

Biz sessizce, höpürtede höpürtede çay içerken zil çaldı. Hemen ayağa kalkarak, "Ay zil çaldı! Bir bakayım." Dedim. Sevinmiştim ayol! Ben bu kadar suskunluğa gelemezdim. Şimdi Ali Timur burada olsaydı başını balon gibi şişirmiştim. Ben kapıyı açmaya giderken Dorukta bezli kıçını kaldırarak yanıma geldi.

Elimi tutarken, boncuk bakan gözleriyle konuşmaya başladı. "Bende gelşem Gülçinçiğim?" Evladım sen daha s leri söyleyemiyorsun, gelmiş konuşuyor. Ama yerdim!

"Olum ha gel bıraya! Abin ne dedi unuttun mi?" Karadeniz ağzı ile konuşan Necla teyzeye baktım. Bir de bana alttan bakan boncuk suratlıya.

"Olsun Necla teyzeciğim. Gelebilir sıkıntı yok."

"E iyi o zaman." Dedi. Hemen de kabul etmişti.

Beraber kapıya doğru giderek, kimin geldiğine baktım. Ayçindi gelen. Kapıyı açar açmaz sıkıca sarıldım ona. Gözlerim dolmamak için direndi. Ayçin benim olmayan kız kardeşimdi. Sırdaşımdı. Allahın bana nasip ettiği iyikilerimden biriydi.

Kulağıma doğru, "Ne oldu sana? Niye ağlıyorsun? Ağabeyimde gitmeden önce Gülçin Ervayı üzme diyordu. Bir işler karıştırıyorsunuz ama hadi hayırlısı." Diyerek öptü beni.

Bacağıma sarılan Doruk ile, "Gülçinnn, bu apla kim?" Diye sordu.

Ayçin gülerek, Doruk'un saçlarını karıştırdı. "Abimin 'karımı o boncuk suratlıdan uzak tut.' dediği çocuk sensin galiba?" Ne? E yok artık? Karım demesi yetmemiş uzak tutda demiş!

BOZKURTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin