3. Bölüm

3.9K 195 80
                                    

Düz duvara bakıp hiçbir şey düşünmeden rahatlamamı sağlayacağını düşündüğüm ilaçlar, hayatımın son beş yılını resmen sikti. Bazen ölüm dışında her şeyi düşündürüyorlardı, bazen de beynimin varlığını sorgulatacak derecede beni düşüncesiz bırakıyorlardı. En kötü yanları ise; bazen biraz olsun uyutmazken bazen de günlerce uyumama veya ayakta durmakta zorlanmama sebep oluyorlardı. Bana ne yapacaklarını kestiremiyordum ama sorun değildi. Onları bırakmayı düşünmüyordum. Geçmişi anımsamamak, özlem ve kaybetmenin verdiği acı duygusunu hissetmemek için bunlara ihtiyacım vardı.

Yatağın üzerinde büyük bir yorgunlukla yatıyordum. Sanki yorgun olduğumu bilmeyen tek şey beynimmiş gibi, son iki saattir dışarıdaki sesleri biraz bile dikkate almadan istemediğim senaryoları gözümün önüne getiriyor ve hayal ettiriyordu. Tamam, eğer hoş senaryolar olacaksa vardım. Ama düşündüğüm vahşetler beni o kadar rahatsız ediyordu ki artık bu duruma katlanamıyordum. Etrafımdaki insanların beni etkilemesine, sinirlendirmesine izin vermemek için daha ne yapabilirdim? Ne zaman sağlığımı gerçekten dikkate alıp uyuşturucu almayı bırakacaktım, merak ediyordum.

Lanet olası senaryolardan sıyrılmak için hareket edebildiğim ilk fırsatta kendimi yataktan attım. Beynim resmen uyuşmuştu, sanki tüm gece uyanık kalmış gibiydim. Odadan çıkmadan önce üstümü giyinmek için dolabın karşısına geçtim. Sevdiğim örgü üstlerden birini alıp giyindim ve fazla açık olduğundan aynı renkte olan hırkasını da üstüme geçirdim. Altına beyaz, yüksek bel bir etek giydiğimde fiziğim yeterli derecede normal görünüyordu. Bu, beğenmediğimi düşünüp birkaç yüz tane daha kombin denememe engel olmuştu.

Çantamı sırtıma aldım ve odadan çıkıp kısaca diğer odalara göz attım. Kimse yoktu, profesör de öyle. Merdivenlerden hızla indim. "Neredesiniz!" Sesim tüm eve yankılanırken alt kata indiğimde salona koştum.

"Bağırma geri zekâlı." Stephan, önündeki bilgisayardan başını kaldırmadan sakin bir sesle karşılık verirken diğerleri bana döndü. "Sarah hanım bugün yine gereksiz mutlu."

"Aynen."

Tekrardan başlarını bilgisayara çevirdiklerinde içimde tuttuğum nefesimi verirken göz devirdim. "Ben buraya çok önemli bir bilgi ile geliyorum, siz yüzüme bile bakmıyorsunuz. Bırakın iki dakika oyunu." Telefonu önümdeki masaya bıraktım. "Profesör nerede?"

"Step vur şu adamı anneni şimdi!"

"Ben öldüm ki oğlum. Ne vurması?" Kulaklarındaki kulaklıklardan dolayı olsa gerek, hiçbirinden cevap alamamıştım. "Ah ananı bacını sikeyim!" Hector kulağındaki kulaklığı çıkarıp koltuğa yaslandığında ona baktım. "Profesör nerede?"

"Bilmiyorum canım benim bilmiyorum! Koltukta götümüzün izi çıkıncaya kadar bilgisayar başındaydık bütün gece, görmedik hiçbirimiz." Ellerimi belime koymuş bir şekilde onları izlerken profesörün sesi geldiğinde gülümseyerek arkama döndüm. "Buradayım, Sarah. Ne oldu?" Elindeki havlu ile saçını kurutarak gelen profesör, yine diğerleri gibi yüzüme bakmadan mutfağa yönelmişti. Peşinden ilerledim gülümseyerek. "Eve döneceğim. Gitmeden seni göreyim dedim."

Dolabı açıp içinden su şişesini çıkardı. "Kahvaltıya kalsaydın?"

Omuzlarımı silktim. "Geç saate kadar uyumadım. Gidip bir an önce uyumak istiyorum."

Bardaktaki suyunu içene kadar onu beklerken elimi belime koyup etrafıma bakındım. "Git biraz çocuklarla oyun oyna bari. Ben de o zamana kadar kahvaltıyı hazırlarım. Yemek istemezsen gidersin."

Bir süre daha oyalansam sorun olmayacağını düşününce "Peki," dedim. İkna edilmesi kolay bir insan olduğumu her yerde belli etmesem olmazdı.

"Step düzgün oyna şu oyunu, kıracağım bilgisayarını şimdi!" Hector'un bağırışı ile gülümseyerek kucağındaki bilgisayara baktım. "Bunlar sabahtan beri oyun mu oynuyor?" Hector'un oyununu izlerken sorduğum soruya cevap verdi profesör. "Yemek bile yemediler. Şimdi evden çıksam yarın fark ederler." Sırıttım. "Benim bilgisayarım nerede?"

Kara Mamba: LacrimaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin