Her sabah, ya da daha doğrusu her uyandığımda şikâyetçi olduğum bir şey vardı; su ihtiyacı. Sırt ağrılarım için masaj dilenmeyi bırakalı çok olmuştu ama su içmek için her uyandığımda ayağa kalkmak zorunda olmaktan bıkmıştım.
Boğazımın kuruluğu azıcık kalan huzurumu da yerle bir ederken uykumdan uyandım ve yaptığım ilk şey burnuma gelen kokunun kaynağını aramak oldu. Etkileyici bir kokuydu. Ne olduğunu anlayamamıştım ama canımın çekmesine engel olamamıştı.
"Sonra ben de gidip bütün tezinin olduğu dosyaya porno videoları ekledim. Profesörlere rezil olmayı umursamadı da sınıftaki kıza rezil olduğu için sinirlendi orospu evladı."
"Senin amacın da bu değil miydi zaten? Kıza rezil olması."
"Aşağılık olduğu gerçeğini değiştirir mi, sanmam."
Aralarında ne hakkında konuşuyorlardı bilmiyordum ama benim de içinde olduğum bir anı olmadığına emindim. Bir öğrencinin tezini sabote ettiğimiz bir günü hatırlamıyordum.
"Günaydın. Artık uykuları da iki kişilik alıyorsun bakıyorum," diyen Lorenz'a gülümsedim. Cevap vermeden önce su içmek istediğimden sessiz kaldım ve dolaba yöneldim. "Saat de gecenin üçü bu arada. Kaçta uyudun da bu saatte kalktın?" Bardaktaki suyu içtim, sonrasında "bilmiyorum," diyerek cevap verdim. "Ne yediniz siz? Bu koku ne?"
Masadaki çöplerden az çok ne yediklerini anlasam da sorma gereği duymamın sebebi, bana da bir şey alıp almadıklarını bilmek istememdi. Çünkü ya gözlerim iyi görmüyordu, ya da bugün de aç yatacaktım.
"Sushi yedik."
"Uyanıp o çiğ balıkları yeme diye ses çıkarmadık. Kokudan uyandın Amına koyayım."
Yorgunluktan sesleri oldukça sakin çıkıyordu. Benim için iyi olan tarafı, söyleyecek bir söz ararken konuyu değiştiremeyecek kadar sessiz olmalarıydı. "Sessiz olmakla uğraşmak yerine bana da alsaydınız ya." Bunu oldukça tepkili bir şekilde söylemiştim. Öyle ki gerildiğimi anında fark etmiş, doğrularak ciddi bir tavır almışlardı. Önce Anna cevap verdi, "çiğ balık yemen yasaktı," diyerek. Bu, sırıtarak başımı çevirmeme ve sinirle gülmeme sebep olmuştu. "Balığın olmadığı bir sushi türü yoktu galiba?"
"Konu gerçekten bu mu yani," diyerek söylendi Aida. "Alt tarafı bir sushi. Dokuz ay yemezsen bir şey kaybetmezsin."
"Konu sizin beni düşünmemeniz, Aida." Giderek yükselen sesim bana gözlerini dikmesine sebep oldu. "Dışarı çıkıp yemek alamayacağıma ve sipariş veremeyeceğime göre, buraya gelirken bana da yemek almanız gerektiğini sürekli hatırlatmam mı gerekiyor?"
Dudaklarını aralayıp derin bir nefes verirken arkasına yaslandı ve başını çevirdi. Onun sessizliğini Aaron doldurdu. "Dolapta yiyebileceğin baya fazla şey vardı, Sarah. Evet, o kadar şey varken dışarıdan yemek istediğini bize söylemeliydin."
Ya ben bir şeyi yanlış yapıyordum, ya da bu grup yalnızca beni sinirlendirmek için nefes alıyordu. "Sen..." Hangi dilden anlayabileceğini düşünürken saniyeler harcadım, o ise elini alnına koyup başka şeyler düşünürken benimle olan iletişimini kesti. Bu, daha da sinirlenmeme sebep oldu. "Hamile olduğumun farkındasın, değil mi?" Gözlerini yüzüme dikti ama sanki, sinirli olduğum için buna gerek olmadığını söylemek üzere gibiydi. "Keyfime göre yemek yiyemiyorum." Elimi karnıma koydum. "Bazen severek yediğim şeyler bir anda midemi bulandırabiliyor ya da canım saçma, daha önce yemediğim şeyleri çekebiliyor. Bunu bilmek için hamile olmaya gerek var mı? Hayatında hiç mi duymadın bunu?"
Gerildiklerinde, yerlerinde kıpırdandıklarında ve Aaron'ın verdiği derin nefes sesini duyduğumda yutkundum. Fazla ve gereksiz bir tepki veriyordum ve sinirli oluşum susmamın önüne geçiyordu. Bu yüzden hatamı görüyor olmama rağmen tepki göstermekten geri kalamıyordum ve bu durum emindim ki hepimizin canını sıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Mamba: Lacrima
Ficção AdolescenteKırmızı Örümcek Zambağı. Dünyanın en zehirli bitkileri listesinde öne gelen o güzel zambak. Ölümün kendisini temsil eden bu kırmızı bitki, zehrinin yanında cezp edici bir özelliğe de sahipti. Doğal güzellikleri ile insanları büyülerken ruhlarını cez...