08.06.2023, 19.21...
Bir insanın alabileceği en büyük riskler, hayatını sonlandırma ihtimalinin yüzde elliden yüksek olduğu risklerdir. Buna ruhunu öldürmek de dâhil. Bildiğimiz üzere bir insanın ruhunun ölmesi de, bedeninin ölmesinden farksızdır. Aşk büyük bir risktir, insanın ruhunu sonsuza dek öldürebilir. Nefret de öyle. Nefret, insanı fiziki olarak öldürmeye kadar bile giderdi.
İşte benim hayatımın en büyük riskleri de bunlardı; nefret, kin, öfke...
Tabii bu risklerin öldürme riski az olanları da vardı. Ben onları da almıştım.
Restoranın otoparkına girip düşüncelerimi bir kenara bırakarak arabayı park edecek bir yer aradım. Nefretimi bir kenara bırakıp en pozitif yanımı kullanmam gereken bir andaydım. Çok önemli bir an...
Bulduğum ilk yerde durduktan sonra yan koltuktaki dosyaları elime aldım ve arkama yaslanarak derin bir nefes alıp sanki gün içinde milyon kere kontrol etmemişim gibi tekrardan içindeki kâğıtları elime aldım. Yukarıya çıkacağım ana kadar her şey eksiksiz görünüyordu ama benim içimde yine bir heyecan vardı. Devlet bankalarını soyarken yakalandığımız gün bile bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyordum doğrusu.
Çantamla anahtarı elime aldım ve inip arabanın kapısını kapatarak asansöre yöneldim. Bana kalırsa basit bir kafede konuşulacak konular olacaktı bugün. Ama karşımdakinin gözünde olabildiğince yüksekte olmalıydım, özellikle de ikna etme aşamasının başlarında. Bu yüzden görüşmeyi kendisinin ayarlamasını istemiştim ve tam da düşündüğüm gibi olabildiğince lüks bir yer seçmişti.
Gösterişi sevmeyen biri olduğunu bildiğimden bu hareketindeki sebepleri düşündüm. Onun da amacı benim gibi kendini başka konularda yüksek göstermek olmalıydı. Parası çok olan, zengin ve özel hayatında da normal biri olarak göstermek gibi. Onu tanımasaydım bu hareketi işe yarayabilirdi.
Az sonra onu ne kadar yakından tanıdığımı öğrenecekti ve bu eminim ki hoşuna gitmeyecekti.
Asansörün aynasına döndüm ve nasıl göründüğüme baktım. Bırak saçlarıma şekil vermeyi, tarak bile vurmamıştım. Bu yüzden hafif dalgalar ve elektriklenmelerle dikkatli bakılınca bakımsız olduğu belli oluyordu ama ben güzeldim. Her şeye rağmen...
Şimdiye kadar sürekli şikâyet ettiğim, fiziğime hiç yakıştırmadığım ama Anna'nın zorlamalarıyla giydiğim elbiseye baktım. Uzun kolları ve kısa bir eteği olan, göğüs açıklığı tam istediğim gibi olmasa da yeterince iddialı olan çiçekli bir elbiseydi. Belindeki beyaz korse inanılmaz gereksiz bir detaydı çünkü sıkılmıyordu. Yalnızca fiziğine güvenen insanların giymesi gereken bir elbiseydi ve ben güveniyordum. Her ne kadar bana ters bir tarz olsa da.
Sonuç olarak baktığımızda bugün ne iddialıydım ne de özgüvensiz. Ben, bendim. Buraya Sarah Rosa olarak gelmiştim ve kendimi farklı biri gibi göstermeye hiç niyetim yoktu.
Asansör restoranın en yüksek katına çıktığında kapılarını açtı ve yarısı dolu olan salon ile bakışmaya başladım. Parlaktı. Sanki sahneye giriş yapıyor gibiydim. Bir adımda asansörden çıktım ve etrafıma bakınmama kalmadan yanıma yaklaşan çalışan "Bayan Sarah," diyerek beni karşıladı. "Hoş geldiniz. Bay Grey sizi masada bekliyor, buyurun."
Sanki ayağına gidiyormuş gibi hissediyordum ama zaten bir tık geç gelen ben olduğum için, bunu bir defalığına alttan aldım.
Beni yönlendirdiği yere baktığımda restoranın fazla masası bulunan orta bölümüne uzak, kalabalık olmadığı sürece kimsenin göz bile atamayacağı bir yere gittiğimi fark ettim. En sonunda bana eşlik eden çalışan durduğunda, masada oturup bakışlarını manzaraya dikmiş adamı gördüm. Sertti, çekici olmayan türde bir sertlik. Mizacının böyle olduğunu bilmesem, sinirden beni öldürebileceğini düşünürdüm çünkü onu saçma bir nedenden yirmi dakika kadar bekletmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Mamba: Lacrima
Novela JuvenilKırmızı Örümcek Zambağı. Dünyanın en zehirli bitkileri listesinde öne gelen o güzel zambak. Ölümün kendisini temsil eden bu kırmızı bitki, zehrinin yanında cezp edici bir özelliğe de sahipti. Doğal güzellikleri ile insanları büyülerken ruhlarını cez...