19.01.2024...
Hamileyken yaptığım üçüncü uçak seyahati bu sefer bana biraz, sadece biraz pahalıya patlamıştı. Tüm gün yatakta yatmak ve kendime gelmeyi beklemek zorunda kalmıştım ama neyse ki Grey, beni bir dakika bile yalnız bırakmamıştı. Şimdi kendime gelmiştim ama o yine de beni bırakmak istemiyordu. Bu yüzden hâlâ yataktaydık ve birbirimize sarılarak sohbet ediyorduk.
"Neden sustun?"
Elini karnımda gezdirmeye devam ederken "hiç," dedim. "Sen karnımla ilgilenirken beni dinlemiyor gibisin."
"Hayır dinliyorum," dedi başımı kaldırıp yüzüme bakarken. "Kasada hepiniz farklı dillerde konuşmuşsunuz. Matt olmayan bir dili konuşmuş hatta. En son sıranın sana geldiğini ve kasiyere Anna'nın evlatlık olduğunu söyledin."
"Aida'nın," diyerek söylediğini düzeltirken kıkırdadım. Bu içimdeki enerjinin sebebi Grey'in söylediklerimi harfi harfine dinlediğini görmenin verdiği mutluluktan kaynaklanıyordu. Oysa konuştuğum süre içerisinde sadece karnımı ovmuştu.
"Sonra ne oldu?"
Omuzlarımı silktim bir beklentiye girmemesi için. "Hiçbir şey. Sonra gidip yemeğimizi yedik işte."
"Bu seni o partiden aldığım gün mü oldu?"
"Aynen," dedim hatırlamasına şaşırıp gülerken. "Tam da o gün oldu."
"Daha yolun başında seni hapse atmam gerektiğini biliyordum."
Küçük düşürücü bir bakış attığımda sırıttı. "Gayet de ben olduğumu anlayabilirdin. Atsaydın sen de."
Gözleri yüzümde gezmeye başladı. "Belki de..." Karnımdaki elini kaldırıp yanağıma götürdü. "Karım ve kızımın annesi olacağını anladığım için gözümü karartmışımdır."
Anlamsızca yüzüne bakarken "nasıl yani," dedim. "Biliyordun da bilmezlikten mi geldin?"
Doğruldu, dirseğinden destek alıp yüzüme yaklaştıktan sonra dudağımı öptü. "Yok. Bilmiyordum ama bilseydim de bilmezlikten gelirdim." Sonra tekrar öptü. O beni böyle ardı ardına öperken ona cevap veremiyordum ama o süre içerisinde ne söyleyeceğimi düşünebiliyordum.
"Peki..." Dudaklarımı ondan uzaklaştırdım sözümü kesmemesi için. "O zaman niye bizi gidip nezarete attın?" Bu sorum onu güldürürken ben aksine ciddi bir tavır takındım. "Sen hâlâ orada mısın gerçekten?"
"Tabii ki oradayım be." Elini saçlarıma götürüp oyalanmaya başladı. Sanki cevap vermemek için dikkatini başka yere vermeye çalışıyor gibiydi. "Yeterine kanıtın olmamasına rağmen tüm gece orada bıraktın bizi."
"Ama size yemek bile verdim. Kimseye vermem normalde."
"Ay çok iyisin, sağ ol."
Gülerek beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. O böyle yapınca bütün ciddiyetimi kaybettim ve ben de onunla birlikte gülümsedim. "Eski, saçma olayları düşünüp kendini böyle sinirlendirme."
"Sinirlendirmiyorum da," dedim başımı göğsüne koyarken. "Saçma olaylardı yani. Sorgulamadan edemiyorum."
"Sence saçma olan tek şey o muydu?"
Doğru, değildi. Hatta belki de mantıklı olan tek şey Grey'in bizi tutuklatmasıydı.
"Benim de sana sormak istediğim ama cesaret edemediğim bir şey var."
"Hemen söyle," dedim göğsünü dürterek.
"Gerçekten... Sırf beni sevdiğin için mi bu kadar şeyden vazgeçtin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Mamba: Lacrima
Ficção AdolescenteKırmızı Örümcek Zambağı. Dünyanın en zehirli bitkileri listesinde öne gelen o güzel zambak. Ölümün kendisini temsil eden bu kırmızı bitki, zehrinin yanında cezp edici bir özelliğe de sahipti. Doğal güzellikleri ile insanları büyülerken ruhlarını cez...