S2/5. Bölüm

576 66 24
                                    

Evet valla üç hafta oldu. İlk kitabı paylaştığım zamanlarda ne okula gidiyordum ne de çalışıyordum. Şimdi ikisini de yapıyorum. Tabii ki bahanem bu değil. Tıkandım yazamıyorum. Bir de önümüzdeki bölümlerde belli bağlı duygular ağırlıklı olacak. Bu kitabı yazdığın günün sabahını sikeyim dedirtecek türde. Ben zaten bunu her gün söylüyorum da siz inşallah söylemezsiniz (imkansız).

Böyle olunca tabii kaçınıyorum çünkü bu duyguları yaşamaktan korkuyorum. Sarah'nın duygularını yazarken yaşıyorum, doğal olarak. Bu karakteri ilk yazdığım zamanlarda amacım kendi duygularımı yansıtacak birini yaratmaktı ve Sarah'nın yaşadığı olayların benimle bir alakası olmasa da yaşadığı duygular birebir benim. Benimdi. Şimdi tekrardan hatırlamak hoşuma gitmiyor.

ŞOFÖR SENSİN SEN!!!

Evet bütün arkadaşlarım bunu söylüyor çünkü onları hep ağlamaktan yazamıyorum diye darlıyorum. Bu kitap, Kara Mamba'nın hikayesi benim canım sıkıldığı için öylesine yazdığım bir kitap değil. Bu kitap dünya üzerindeki tüm roman okurlarının eline geçecek, Sarah'yı herkese tanıtacak bir kitap. Ben sırf yazarken üzülüyorum diye senaryoyu değiştiremem çünkü iş işten çoktan geçti. Yıllar oldu artık. Şimdi yapacak tek şey senaryoyu en iyi şekilde yazıp aktarmak, sizin ağlayarak yazdığınız küfürleri okuyup gülmekten patlamak ve yayınevlerini darlamak.

Çünkü bu kitap büyük bir ses getirmesi için yazıldı. Hiçbir zaman başarısız olma ihtimaliyle karşı karşıya olmadı çünkü bu ihtimali, senaryoyu bitirdiğim ilk gün yok ettim.

Neyse yeni bölümle size iyi okumalar diliyorum.  İnşallah beğenirsiniz, seviliyorsunuz <33

***

On altı yaşlarımda, hayatımda tek bir arkadaşın bile olmadığı zamanlarda ben rüyalarımda yalnızca zifiri karanlığı görüyordum. Daha doğrusu, hiçbir şey görmüyordum. Amerika'ya yerleşip insanları tanımaya başlayınca bu değişti. Rüyamda arkadaşlarımı görmedim ama bilinçaltımdaki şeyleri ortaya çıkarmaya başladım. Nefret ettiğim şey de buydu; benim bilinçaltımda, yalnızca korku vardı.

Ağlayan bebek sesi yükseldiğinde kendimi bir anda küçük bir evin içinde buldum. Etrafa bakındım, ellerime bakmaya çalıştım ve kaldırdığımı hissetsem de gözümle göremedim. Bu, rüyada olduğumu kendime kanıtlayıp kontrolü ele geçirmeme engel oldu ama kendimden kopmadım. Rüyada olduğumun farkındaydım. Yalnızca istemsizce hareket ediyordum.

Ağlayan bebeğin nerede olduğunu anlamak için etrafıma bakarken içime düşen korkunun en büyük sebebi, bu ağlama sesinin bir erkek bebekten geldiğini düşünmemdi. Erkek bebek... Ağlıyordu ve evde yalnızca ben vardım.

Ellerimi karnıma götürdüm. Görmedim ama hamile olmadığımı anladım. Belki de rüyanın aslı hamile olmamamdı ve bunu hissetmek bu yüzden zor olmamıştı. Hamile değildim. O erkek bebek benimdi ve evde yalnızca ben vardım. Onu susturmam gerekiyordu ama ben... Ben bir erkek çocuğu istememiştim.

Olmazdı. Ben bir erkeğin düşüncesinden, hayata gelme amacından anlamazdım. Daha önce buna şahit bile olmamıştım. Onu büyütemezdim. İyi bir hayat veremezdim ve ona iyi gelemezdim. Ben bir erkeğe iyi gelemezdim. Ben tek şansımı bundan yana kullanamazdım ama en önemlisi ben, kendi evladımı reddedemezdim. Ve şu an yaptığım şey buydu. Onu istemediğimi söylüyordum. Sesli, ya da içimden... Ben onun annesiydim. Beni anlardı, hissederdi ve onu istemediğimi öğrendiğinde üzülürdü. Ağlardı.

Benim evladım ağlıyordu ve sesi evin her yerinde yankılanıyordu.

Ellerimi hızla kulaklarıma götürüp kapatırken boğazımın büyük bir acıyla kaplandığını hissettim. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Ben ağlayamazdım. O ağlarken yanında olmam lazımdı ama dayanamıyordum. Aklımdaki fikirler beynimde dört dönerken dikkatimi veremiyordum.

Kara Mamba: LacrimaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin