S2/20. Bölüm

28 3 0
                                    

08.04.2026
İsviçre...

Brendon...

Sarah'ya aldığım ilk ve tek şey olan, ona hediye ettiğimde ne kadar mutlu olduğunu bir türlü unutmadığım o pelüşün bizi İsviçre'ye sürüklemesinin üzerinden aylar geçti. Aylar. Sara'nın sesini unutmuştum. İğrenç biri olduğumu düşünüyordu. Sesini bile unutacak kadar ona değer vermediğimi düşünüyor ve belki de bana yaşlı gözlere, küçük bir tebessümle bakıyordu. Onun için yapmaya çalıştığım hiçbir konuda başarılı olamamıştım ve bu benim kendime karşı daha sert olmama, kendimden daha çok nefret etmeme sebep olmuştu.

"Bakalım ne kadar sertmiş bu sopa."

Beni düşüncelerimden kurtaracak şey, Aaron'ın elindeki demir sopayı sandalyeye bağlı adamın kafasına sertçe vurmasıydı.

"Nasıl? Güzel miymiş dayak yemek?"

Amerika'ya tekrar dönmek zorunda kaldığımda, oyuncağın içindeki takip cihazının yok edildiğini öğrenip tamamen umutlarımı kaybettiğim için ne yapacağımı bilmez bir şekilde yolda yürürken yine ona benzeyen birini görmüştüm. Ve yine, ona adıyla seslenmiştim. Ama sonra onun yüzü kanlar içinde bir kız olduğunu gördüğümde belki de bu yanlışın iyi bir şeye sebep olmuş olabildiğini düşünmüşdüm. Çünkü sevgilisinden şiddet gördüğü için karşısında şok içinde duran, yıllar önce ölen kızı gözlerinin önünden silmeye çalışan ve etrafı yakmasına ramak kalmış o korkunç adamdan yardım isteyecek kadar zor durumda olan birisine yardım etmiştim ve Sarah olsaydı, o da aynısını yapardı. O o kıza sarılır, onun acını paylaşıp beraber ağlardı.

"Lütfen! Bırakın beni. Yemin ederim bir daha asla ona yaklaşmayacağım."

"Hele bir yaklaş..." Aaron onu yakasından tutup kendine çekti. "Bak o zaman Kara Mamba sana ne yapıyor."

***

Yine, yeniden Amerika'daki son günümüzdü. Bu sefer sondu. Çünkü elimizde daha büyük bir şey vardı.

"Siktir, evet! Buldum. Bendon!"

Bilgisayarın başından fırlayan Aida'nın odadan çıkmasına kalmadan içeriye girdim. "İşte, cihazın parçalandığı yer burası."

Sekiz ay on üç gün, yalnızca ve yalnızca izini kaybettiğimiz oyuncağı aramakla geçti. Fransa'nın o iğrenç, katil adamları ile olan uğraşmalar bile gözüme batmadı bu beş ay içerisinde. Çok fazla sorun oldu, çok fazla tehdit aldık ve çok fazla kez ölümden döndük. Ama hiçbiri bizim için önemli olmadı. Buradaki herkesin istediği tek bir şey vardı; Sarah'nın huzuru. Ruhunun huzurlu olduğunda ikna oluncaya kadar kimsenin duracağı yoktu ve durmamıştık da. Sekiz ay sonra profesör'ün yerini öğrenmiştik ve daha yeni başlıyorduk. Her şey yeni başlıyordu.

"Brendon."

Herkesin bana döndüğünü ve bir şey söylememi beklediğini fark ettiğimde kendime geldim ve Matt'e döndüm.

"Şu çocuklara haber verecek miyiz?"

Şu çocuklar; Stephan, Mason ve Hector. Onların hiçbir şey bilmeye hakkı yoktu. Ama yüzleşmelerini ve birbirlerini parçalamalarını görmek istiyordum. Hepsini bir arada yok edecektim ve bunu bilmeseler de tahmin edebiliyorlardı. "Tamam," dedim arkamı dönerken. "Haber verin. Çok istiyorlarsa uçağa binip gitsinler."

"Bizimle gelmeyecekler mi?"

Dönüp Anna'ya baktığımda bir şey söylememe gerek kalmadı. Ne kadar saçmaladığını bakışlarımdan anladı ve elini kaldırarak önüne döndü. Bana kalsa, hiçbirine haber vermezdim. Hiçbirine. Çünkü profesöre hesap sorana kadar dönüp kendilerine bakmaları gereken çok fazla konu vardı. Yine de, bunca sene sonra yaşanacak yüzleşmede yerleri olduğunu düşünüyordum. Orada olacaklardı. Herkes orada olacaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 29 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kara Mamba: LacrimaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin