15. Bölüm

1.4K 111 29
                                    

Daha sonrasında verilen seslere tepkisiz kalmaya devam ettim. Grey geldi, beklemediğim bir şekilde herkesi etrafımdan aldı ve başımı dizinin üstüne koyup nefes almam için uğraşırken aynı zamanda da ayılmam için beni derin uykudan son anda kurtaracak şekilde adımı seslendi.

Gözlerimi etrafı yarım yamalak görecek kadar açtığımda, gözbebeklerimi hareket ettiremediğim süre boyunca yalnızca Grey'in tişörtüne baktım. Başımın altındaki kolunu kaldırıp beni kendine bastırdı, elini yanağıma götürüp yüzüme baktı.

"Nefes mi alamıyor? Ne yaptınız?"

"Nefes darlığı var ama onu tetikleyecek hiçbir şey olmadı."

Gözlerimi açıp konuşacak enerjiyi toplayıncaya kadar Grey, bacaklarımın altından kolunu geçirip beni kucağına aldı. Bu kadar kolay kaldırabilmiş olmasını umursamadan olduğum durumdan rahatsız olmaya çoktan başlamıştım. Kimseyi istemedikleri bir şeyle uğraştırmak istemiyordum ama elimden gelen tek şey kendime gelene kadar öylece durmaktı.

Aralarındaki konuşmaları algılayamadığım birkaç saniye ya da dakika içerisinde Grey beni iki salonun arasında bulunan bekleme alanındaki koltuklara götürdü. Bunun dışında yanlış anlamamış olmak için içten içe yalvardığım bir diğer şey de diğerlerinin bizden uzakta olmasıydı. Etraftaki sesler kesildiğinde, artık başımda bekleyen Grey'den başka kimsenin varlığını hissetmemeye başladım. Gözlerimi araladım, zorlukla "sprey," diyerek beni duymasını ümit ettim.

"Bay Parker!"

Onun yanımdan kalkıp gitmesi ile benim olayları algılamaya başlamam bir oldu. Aldığım küçük nefeslerin ciğerlerime yetmemesine ramak kalmıştı ve derin bir nefes almak istersem, bunu yapacak gücüm de tam tersi hiç kalmamıştı.

Zor bela yönümü çevirip elimden destek alarak başımı kaldırdığımda yüzüme düşen saçları umursamadım. Altta kalan kolumu da kendime çekip dirseğimden destek aldım ve yanıma hızla gelen profesörün spreyimi vermesini bekledim. Eğildi, elini saçlarıma götürüp yüzümü açtı ve tekrardan adımı seslendi.

"Spreyi ver."

"Sarah önce neyin var onu anlamalıyız."

Burnumdan soludum. "Siktiğimin spreyini ver," diyerek sakince tekrarladım. Her ne kadar istemediğini belli etse de elindeki spreyi verdi, elinden aldıktan sonra kaba bir dille yanımdan uzaklaşması için kolumu omzuna doğru gerdim.

Spreyi dudaklarıma götürüp sıktıktan sonra derin bir nefes aldım. Kulaklarımdaki çınlama devam ediyordu ama tekrardan bayılmayacağıma emindim, en azından önümüzdeki on dakikada.

Bir el saçlarımı yüzümden çektiğinde başımı çevirdim. "İyi misin?" Grey'in her sorduğunda daha çok şaşırdığım sorusuna başımı sallayarak cevap verdim ve elimdeki spreyi uzattım. Önce elime baktı, sonrasında tekrardan yüzüme bakıp spreyi elimden aldı.

"Devam etmek istiyor musun? Eve gidelim istersen."

Bacaklarımı koltuktan sarkıttım. "Tansiyonum düştü sadece," diyerek olayı kestirmeye çalıştım. Eğer açıklama yapacak zamanım olsaydı, dünden itibaren olanları tek tek sıralardım.

"Ders bitti, çıkabilirsiniz!"

Sözümün üzerine profesörün bağırışını duyduğumda gözlerimi yumdum. Artık yapacak tek şey eve gidip dinlenmekti.

"Kalk, eşyalarını alıp geliyorum."

Grey'in önümde dizlerine çöktüğünü o kalkarken fark ettiğimde şaşkınca yüzüne baktım ama fark etmedi, yönünü çevirdi ve salona ilerledi. O içeriye girdiğinde, onunla eş zamanlı olarak Seth salondan çıktı ve gözleri beni buldu. Sanki olduğu durumdan rahatsız, biran önce eve gitmek ister gibi duruyordu. Yanıma gelene kadar konuşmadı, sonrasında önümde durdu ve tuhaf bir şekilde hiç konuşmadan öylece bakıştık.

Kara Mamba: LacrimaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin