18. Bölüm

1.1K 100 21
                                    

Son zamanlarda fazla yorulduğumdan olsa gerek, içtiğim ilaçlar beni resmen pili azalmış bir robota çeviriyordu. Beş dakika öncesine kadar yaptığım banyonun bile gerçekliğini sorgularken yorgunluğumun geçmesi için iyi bir uyku çekmek istiyordum ve buna can atıyordum. Banyodan çıkıp odaya geçtiğimde aklımda tek bir şey vardı; uyumak. Burada, koltukta ya da masada. Grey evde olmadığından uykuya dalarken bir sorun yaşamayacağımı biliyordum çünkü ne onu rahatsız etme düşüncesi ile hareketsiz kalmak zorunda kalacaktım, ne de aldığım nefesi tutarak kendimi bayıltacaktım.

Bornozun ipini açtım ve yatağın üstündeki iç çamaşırını üstüme geçirdim. Sonrasında taytı giyinip odanın karanlığına güvenerek bornozu üzerimden attım. Vücudum şu an o kadar zayıftı ki, başımdaki havlu bile ağırlık yapıyordu. Elimi havluya attım, saçlarımdan sıyırırken arkama döndüm ve dondum. Tam anlamıyla dondum.

Odanın dışındaki ışıkları ardında bırakan karanlık ve korkunç yüzün Grey'e ait olduğunu anlamam zor olmasa da, asıl zor olan bu saatten sonra ne yapacağımı düşünmekti. Erken tahminde bulunamadığım ilk anımı yaşıyor gibiydim, çünkü karşımda ne tepki vereceğini kestiremediğim birisi duruyordu.

Bir adım atarak odaya girdiğinde hızla havluyu göğüslerime siper ettim. Yavaş hareketleri kalbimin yerinden çıkmasına sebep olmak üzereyken elini kapıya attı ve sertçe kapatarak yerimden sıçramama sebep oldu. Sanki ondan uzaklaşmama yardımcı olacakmış gibi bir adım geriledim, avını kaçırmak üzere olan bir kaplan gibi hızlı adımlarla üzerime yürüdüğündeyse istemsizce gözlerimi yumdum. Tam karşımda durduğunda "Grey üstümde hiçbir şey yok," diyerek bağırdım. Şu an ondan kurtulmak için aklıma gelebilecek her türlü bahaneyi kullanmaya hazırdım.

Kendini öylesine sert bir şekilde tuttu ki, sanki ölümün eşiğinden dönmüş gibi hissettim. Eğdiğim başımı kaldırmazken ne yapacağını görmek için gözlerimi araladım ve öylece inip kalkan göğsüne diktim. Yavaşça geriledi, başını dolaba çevirdi ve elini atıp hızla bir tişört çekti.

"Sen. Şimdiden canını kurtarmak için tanrıya yalvarsan iyi edersin."

Tişörtü başımdan geçirdi ve elimdeki havluyu sertçe çekerek arkasına dönüp yatağın üstüne fırlattı. Tişörtü giyinmem için zaman verircesine arkasını dönerek öylece kalırken alnını ovuşturduğunu, sinirden derin nefesler aldığını duyabiliyordum.

Daha fazla bu şekilde kalmamak için tişörtü hızlıca üstüme geçirdim ve öylece bekledim. Söyleyeceklerini duymadan hesap vermek istemiyordum. O süre içerisinde ne söyleyeceğimi de düşünebilirdim ama ilaçların etkisi buna engel olmaya başlayalı çok olmuştu.

"Giydin mi?"

Bunu sorması bende şok etkisi yaratırken yutkundum, mırıldanarak cevap verdim. Hızla bana döndü, karanlığa alışmamış gözlerimin bile göreceği kadar sert gözlerini gözlerime dikti. Sanki ben ondan değil, o benden bir şey söylememi bekliyordu. Haklıydı, burada hesap vermesi gereken kişi bendim. Fakat bundan önce bilmem gereken şey, gördüklerinin onu hangi düşüncelere ittiğiydi. Böylece onu ikna edebilecek ve yatıştıracak bir cevap verebilirdim.

"Çok sessiz kalıyorsun, Sarah. Suçlu birine göre fazla sessizsin."

Cesaretimi topladım, yutkunarak cevap verdim. "Ben suçlu değilim."

Neyden bahsettiğimi anlamak için bir saniye dahi beklemedi, "açıkla lan o zaman," diye bağırarak üzerime geldi. "Açıkla! O dövmenin sende ne işi var?" Sırtım dolaba çarpıncaya kadar üzerime gelmeye devam ederken "ne alakan var onlarla," dedi ve ellerimi göğsüne bastırıp onu durdurmaya çalıştım. Ben ona dokunmadığım sürece hiçbir temasta bulunmasa da, her an bunu yapabileceğini düşünmeme de engel olmuyordu.

Kara Mamba: LacrimaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin