Bu acemilik, şanssızlık, rezillik ve daha fazlası sadece ama sadece bana denk gelebilirdi. Artık yalnızca hiçbir şey yapmadığımı söyleyebilirdim, çünkü biraz olsun ikna etme şansımı da burada yitirmiştim.
"Ne mesajı?"
Bana döndü sinirle. "Herhangi bir mesaj işte. Önemli olan bu değil." Bir adım attı bana doğru, elindeki telefonu sallarken. "Önemli olan, o deponun yerini bir tek bu kızın bilmesi."
'Bu kız' dediği kişi bendim. Bu olayla bu sefer ne yakından ne de uzaktan alakam olmamasına rağmen suçlu olduğuma en az Grey kadar inanan Brendon'ın bakışları altında esir kaldım. İkisi de öylece bana bakıyordu. Belki Brendon'ın değil ama onun düşüncelerini bilmeyi istiyordum. Konuşmasını o kadar çok istiyordum ki, donakaldığım saniyelerde tanrıya milyon kere yalvarmış gibi hissediyordum.
"Konuşsana lan!"
Brendon'ın bağırışı ile kendime geldim.
"Şimdi söyle! Hiçbir şey bilmediğini söyle."
Hiç kalmadığını düşündüğüm umutlarım yine Grey'in gözlerine bakmaya itti beni. Brendon'a bakıyor, hareketlerini tek tek izliyordu.
"Grey'e mi güveniyorsun gerçekten? Hah, onun seni kurtaracağını falan düşünüyor olamazsın," dedi dalga geçercesine. Haklıydı, beni kurtaracak son insan bile değildi Grey. Ondan beni kurtarmasını beklemek yerine başka bir şey yapmalıydım.
Ellerim yapacak bir fikir ararken vücudumda dolanıyordu. Cebimde bir sertlik hissettim, belki beni kurtarır diye düşündüm ve yavaşça nefesimi verirken vahşi düşüncelerimden arındım. "Ne derse diyeyim siktiğimin doğrularına inanmıyorsunuz. Size verecek bir hesabım yok, ne yaparsanız yapın." Bir adım geriledim. "Beni tekrardan oraya götüremezsiniz."
Kaşlarını kaldırdı telefonunu tekrardan kaldırırken. "Aslında, ne kadar güzel bir şekilde götürdüğümü kendi gözlerinle göreceksin."
"Deponuzda çekilen tüm kayıtlar Aaron'da," dedim ve donakaldı. İkisi de. "Bu olay tekrarlanırsa Bay Norman'a o kayıtları göndermeleri için onlara yalnızca beş saniye verdim. Bu yüzden..." Elini indirip nefret dolu bakışlarla bir adım attı üstüme doğru. "Yerinde olsam yapmazdım."
"Tehdit, ha?" Sırıttı, benim ciddi bakışlarıma nazaran. Grey'in onu uyarmasına aldırış etmeden bir adım daha attı. "Biz bütün bu siktiğimin ülkesindeki sistemlere sahipken bizi bununla tehdit ediyorsun, öyle mi," diyerek bağırdı ve bir adım daha geldiğinde içimdeki nefret, irademi alt üst etti. Midesini hedef alsam da kısa boyumdan dolayı ne benim, ne de onun istemeyeceği bir yere denk gelen tekmemle fazla olmasa da sarsıldı. "Siktir." Başını eğdiğinde bir hamlede daha bulunacağım sırada Grey üzerime geldi ve cebimdeki bıçağı hiç olmadığım kadar hızlı bir şekilde çıkarıp, tek hareketime açarak yüzüne siper ettim. Durdu, belki beni durduramayacağından değil ama sinirden yanıyor oluşuma saygıdan durdu.
Bu komikti. Gerçek olmayan bir bıçağı böylesine ciddiye almaları inanılmaz derecede komikti.
"Sakin ol," dedi ellerini kaldırarak ama dinlemedim. "Kes sesini," diyerek bağırdığımda Brendon başını kaldırdı ve Grey'e döndü. Muhtemelen gerçekten onu bıçaklayacağımı düşünmüştü ama bu bıçak, her ne kadar inanılmaz bir parlaklığa sahip olsa da gerçek bile değildi. Kısa bir süre öyle kaldık, ta ki Brendon alelacele telefonunu açıp numara tuşlayana kadar.
Bıçağı kalbimin hizasına getirdim hızlıca. Avucumu arkasına dayadım kendime batırmadan hemen önce. "Dur!" Grey'in bu kadar hızlı tepki vermesini beklemiyordum. Şok içerisinde bana bakan Brendon'a döndü, "bırak telefonu, tamam. Bu kadarı yeter," dedi. "Sarah, elindekini bırak. Kimse birini aramayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Mamba: Lacrima
Roman pour AdolescentsKırmızı Örümcek Zambağı. Dünyanın en zehirli bitkileri listesinde öne gelen o güzel zambak. Ölümün kendisini temsil eden bu kırmızı bitki, zehrinin yanında cezp edici bir özelliğe de sahipti. Doğal güzellikleri ile insanları büyülerken ruhlarını cez...