26. Bölüm

1.5K 120 144
                                    

Herkese merhaba arkadaşlar, nasılsınız?

Hiçbir sosyal medyada bu kadar bildirim ile karşılaşmadım. Kitabı beğenip yorum yapıyor olmanız beni gerçekten çok mutlu ediyor. Umarım böyle devam eder. Bu şekilde devam etmesi için elimden geldiğince yazdığım bölümleri paylaşacağım. Bugün ilk kez yazdığım bölümü partlara ayırmadan attım. Okuyun okuyun bitmesin diye :Pasdfsdsfasf. Neys, iyi okumalar.

Seviliyorsunuz.

***

Evden çıktığımızda, yola koyulduğumuzda ve hatta yolu yarıladığımızda aklımdan geçen şeyler saçmaydı. Alakasız, neden düşündüğümü sorgulamama sebep olacak şeyler. Fakat bugün olan şeyleri ve aramızda geçen konuşmaları düşünüp üzerlerinden geçince bir şeylerin farkına vardım. Grey kendini sınırlarıma girmemek için zorluyordu. Sinirlendiğinde, sakinken ya da başka bir zaman... Ve ben bugün ona giyiniş tarzımın aslında kendimi korumak için olduğunu söylemiştim. Ona resmen ondan kendimi korumak için bunu yaptığımı söylemiştim ve Grey bunu kendine kanıtlamak için ikinci bir soruyla benden olumlu bir cevap almıştı.

Başımı çevirip yüzüne baktığımda büyük bir sakinlikle yola odaklandığını gördüm. Aklından ne geçtiğini merak ediyordum. Şimdi olmasa da, söylediğim şeyden sonra ne hissettiğini bilmek istiyordum. Kendimi yanlış bir şekilde ifade etmiştim. Tamamen yanlış kelimeler kurmuştum. Beni yanlış anladığına adım gibi emindim ama bu konuyu bir anda açmanın saçma olacağını bilmek beni konuşmaktan alıkoyuyordu.

Araba durduğunda, Grey başını koltuğa yaslayıp bana baktığında ve "efendim," diye sorduğunda ben bu düşüncelerin arasında kaybolmuş bir şekilde yüzüne bakmaya devam ettim. Ona bunu direkt olarak söylersem, hiçbir şey kaybetmezdim. Arabada tartışma çıkmazdı, Grey bu konunun üzerine gitmezdi, gitmek istese bile bunu akşamdan sonraya saklardı ve belki de unuturdu.

Benden bir cevap bekleyerek yüzüme bakmaya devam ediyordu. Kalbimin hızı arttığında onu susturmak için vurmak istedim ama yapmadım. "Bugün kendimi yanlış ifade ettiğimi düşünüyorum," diyerek kalbimi düşünmeyi bıraktım.

"Ne konuda?"

Bunu her zaman yaptığımı söyleyip önüne dönerek gitmesini beklerken beni sakin bir şekilde dinlediğini gördüğümde artık istesem de susamayacağımı anladım. Bana bakan gözleri nasıl cevapsız bırakabilirdim?

"Sana söylediğim şey işte."

Sessizlik oluştu. "Ne dediğini anlamıyorum, Sarah."

Evet, gerçekten anlaşılmaz bir şekilde konuşuyordum. Işıklar yandığında başını çevirmek zorunda kalan Grey arabayı tekrardan sürmeye başladı ve önüme dönüp cesaretimi yitirmeden hızla devam ettim. "Kıyafetin içinde rahatsız olup olmadığını sorduğunda..." Yutkundum. "Tabii ki kendimi korumak için böyle giyinmiyorum. Ya da sırf kıyafetim yüzünden başıma bir şey geleceğini düşünmüyorum. O an neden öyle söyledim bilmiyorum. Ayrıca evde öyle giyinme sebebim de senden korunmaya çalışmam falan değil. Bunu sorduğunda sana böyle olmadığını söylemem gerekirdi." Sustum, devam etmedim ve Grey'in beni cevapsız bırakmasıyla aptal gibi hissedip öylece önüme baktım. Bu sessizlik bir süre daha devam etti. Sonrasında Grey, "Sarah," diyerek adımı seslendi. "Sen zaten bana öyle olduğunu söylemedin. 'Bilmem' dedin ve bu 'evet' demek değil."

Ne cevap verdiğimi onun sayesinde hatırlamıştım. Şu an resmen, kendimi gereksiz yere savunmuştum.

"Ayrıca uzun zamandır böyleysen, bunun sebebi tarzının öyle olmasıdır. Her ne kadar kötü bir tarzın olduğu için seni yargılamak istesem de..." Şaşkınca suratına baktım. "Kararına karışamam."

Kara Mamba: LacrimaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin