27. Bölüm

1.4K 125 133
                                    

Siz alışmışsınız güneşli günlere, ben gecenin iki buçuğuyum.

Gerçekten de iki buçuğa kadar bölüm yazdım (opsiyonel). Emeğimin karşılığı olarak sizden bir ricam olacak.

Geçmiş zamanlar, anılar, rüyalar... Kısacası şu anki zaman dışındaki her şey italik ile yazılıyor. Bunu anlayın, kafanız karışmadan okuyun. Adamsınız.

Onun dışında birkaç detay mı versem diye düşünüyorum. Kitapta anlaşılmayan çok şey var hangisine yetişeyim diye düşünüyorum bazen, bazen de anlamadılarsa iki kere okusunlar diyorum çünkü anlamanızı istediğim her şey kitapta oldukça açıklayıcı bir şekilde verildi.

Her bölüm bir bilgi yapayım o zaman? Hayır şaka, bu bir roman kitabı. Yazardan bilgi almamalısınız.

Ama yine de cücük kadar spoi vereyim. Ryan ve Sarah eski fb'ler. Zaten anılarda ve repliklerde az çok anlamışsınızdır. Sarı lacivert çok yaşa, ben kaçıyorum. Size iyi okumalar. Öpüldünüz.

***

Grey

"Bıraksaydın da biraz tehdit etseydim. Gözü korkardı. Baksana, ona yüz verdiğin için şimdi neler yapmaya başladı." Merdivenlerden indiğim gibi maruz kaldığım azarı umursamadan tezgâha yöneldim. "Seni tehdit ediyor, siz evleneli haftalar oldu ve hâlâ ne istediğini söylemiyor, arkandan iş çeviriyor, yalan söylüyor, hepimizi babamın yemeğinde rezil ediyor... Ve sen hiçbir tepki vermiyorsun." Dolaptaki makarna tabağını çıkardım. "Ah, pardon. Veriyorsun. Vermez olur musun? Gidip kızı öpüyorsun!"

"Sessiz ol, Brendon."

Onu sakince uyarmış olmam işe yaradı, sustu ve sesli bir nefes alıp sağa sola yürürken kendini dizginlemeye çalıştı. Düşünmem gereken, Brendon ve diğerlerinden daha önemli bir meselem vardı; Sarah ve Ryan. Ryan'ın hırsına yenik düşmüş, gidip düşüncesizce Sarah'yı öpmüştüm. Aklındaki düşünceleri kontrol edemiyor olmam elimi kolumu daha da bağlarken düşündüğüm tek şey onun düşünceleriydi. Ondan hoşlandığımı mı düşünüyordu? Yoksa onu kullandığımı mı? Belki de hiçbir şey düşünmüyordu ve bu olması en muhtemel ihtimaldi. Sonuç olarak hataya biraz olsun yer vermeyen biri olarak büyük, çok büyük bir hata yaptığımı hissediyordum.

"Bari ekmek arası bir şeyler hazırlasaydın kıza. Makarna ne?" Ciddi olup olmadığını anlamak istercesine suratına baktığımda bana değil, tavaya bakmaya devam etti. "Ya da neyse. Ölsün açlıktan."

"Brendon." Sert tepkim ile tamamen sustuğunda önüme döndüm, tavayı bırakıp masaya geçtim. "Bay Parker'ın verdiği liste bu."

Karşıma oturdu, şaşkın bir tavırla yüzüme baktı. "Parker amca mı? Ne alaka?"

"Büyük Avrupa Müsabakası."

Anlamadı, aval aval suratıma bakmaya devam etti. "Eee?"

"Sarah da orada dövüşecek."

Şaşırdı, alakasını sormaya devam etti ve dalga geçti. O bunları yaparken ben bugün ve yarın ne yapacağımı düşündüm. Anneme, babama ve hatta diğerlerine onu nasıl savunacaktım? Yaptığı hareket o kadar yersizdi ki, haklı bile olsa onu savunacağım bir yan bırakmamıştı.

"Amcamla tanışıyorlar mıydı?"

Başımı salladım derin düşüncelerden sıyrılırken. "Uzun zamandır," dedim. "Ne zaman ve nasıl tanıştıklarını bilmiyorum. İkisinden de net bir cevap alamadım."

"Kurs sayesindedir işte. Nerede tanışacaklar başka?"

Böyle olmadığını biliyordum. O yalnızca dövüş sayesinde tanıştığı birinin kendisine 'profesör' demesine asla izin vermezdi. Sarah ile birbirleri hakkında çok fazla şey biliyorlardı. Bunun sebebini öğrenmeliyim. Sarah'nın hayatıma nasıl girdiğini, nelere ulaşabileceğini bilmeliydim.

Kara Mamba: LacrimaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin