32. Bölüm

1.1K 116 45
                                    

Selam genç, nasılız?

Yine sizi bekletmemek için (max on kişi falan bekliyor olabilir) bölümün yarısını atıyorum. Hatta ne yarısı abi üçte biri falan. İki bin beş yüz kelime olmuş. Bakın ben normalde bu kadar az yazmıyorum adjadfaldlöeöcsd Sık bölüm atmam kitap için daha iyi olurmuş. Ben zaten word dosyasına göre paylaşım yapmıyorum. Şu an on yedinci bölümü okuyorsunuz aslında, ama burada otuz çünkü bölümleri kırpıyorum. Her ne kadar istemesem de. Şimdi ben bunu atayım, siz okuyun fikir falan belirtin (kimse belirtmeyecek). Ben diğer bölümü de bitirdiğim gibi atarım.

İyi okumalar, seviliyorsunuzz <3

***

Grey ile elbisem konusunda çok tartıştık. Çiçekli elbiseler, bahsettiğim gibi bir tanrıça kıyafeti olarak anılmıyordu Grey için. Hadi ama! Hayatımda ilk kez çiçekli elbiseleri sevmeyen birini görüyordum.

Aslına bakılırsa ben de pek hoşlanmazdım. Ama yaşıma uygun kıyafetler her zaman beni daha rahat hissettirirdi. Açık, dikkat çekici renkleri olan elbiseler sanki beni bir hedef gibi gösteriyordu. Ne de olsa elimde bir silah olsa, ortamdaki en güzel kişiye doğrulturdum.

Şu an bulunduğumuz ortamın en güzeli yine, bendim. Kendimi yüceltmiyordum. Gözümün önünde ne varsa onu söylüyordum. İlk kez beraber yemek yediğimiz gün Grey'in sürekli geldiğine kanaat getirdiğim mekân devasa büyüklükteydi ama gözüme çarpan hiç kimse yoktu.

"Aklımda bir yer var ama... Yine de sana sormak istiyorum, Sarah. Nereye oturmak istersin?"

Dikkatim tamamıyla dağılırken Grey'in sesi beni mutlu etti. Başımı çevirip ona bakarken gülümsedim ve ne söylediğini hatırlamaya çalıştım. Yüzü, bana dünyadaki her şeyi unutturabilirdi. Bunun sebebi ondan hoşlanmam falan değildi. Sadece adam, çok yakışıklıydı.

"Nerede oturmak istediğimi biliyorsun bence."

Gülümsedi, kalbimin beni uyarırcasına çarpmasına sebep oldu. Üstelik buna sebep olan tek şey gülümsemesi değildi. Grey ile ilk kez, bir başkasının görmesi gerekmeksizin el ele tutuşuyorduk.

"Bay Grey, buyurun. Yeriniz hazır."

Ne ara geldiğini anlamadığım çalışan bize yol gösterdiğinde gözlerimizi birbirinden ayırdık. Eğer ben başka bir yere oturmak isteseydim, Grey yaptığı bu emrivakiden dolayı büyük bir azar işitirdi. Ama sorun yoktu. Ben bugün onu karşımda, ilk günkü yemeğimizde olana nazaran güzel bakışlarla görmek istiyordum.

Grey çalışanı onayladıktan sonra beraber masaya ilerledik. İçimde yolu bitirdiğimiz andan itibaren gezen yersiz kuşkular ortamdaki herkesin yüzünü incelememe sebep olmaya devam ederken, yavaşlayan adımlarım da Grey'in beni sürüklemesine sebep oldu. Gözüm arkası dönük bir adama takıldı, saçlarını görmüş olmak bile ortamdaki kokuyu değiştirirken seneler öncesine gittim ve tıkandım. Ryan, bizimle aynı ortamdaydı.

"Bir şey mi oldu?"

Grey durup bana döndüğü an ona cevap vermek için başımı çevirdim ama işe yaramadı. Baktığım yöne döndü, ben bir cevap arayıncaya kadar ne olduğunu anladı. Bir şey söylemedi, benim o tarafa bakmadığımı gördükten sonra sessizce tekrardan önüne döndü ve yürümeye devam etti. Ne düşündüğünü merak etmiştim ama irdelememeye karar verdim. Bugün güzel bir gündü, bunu bozacak bir şey yaşamak istemiyorum.

Ama Ryan burada, neden onun yanına gidip eğlenmiyorum?

Masaya vardığımızda Grey sandalyeyi çekerek bana yer verdi, teşekkür ederek oturdum ve düşüncelerimin uyguladığı baskıyı gizlemek için gülümsedim. O burada hiç olmamış gibi davranmak zorundaydım. Yoksa aklımdaki bu düşünceler beni yiyip bitirecekti.

Kara Mamba: LacrimaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin