Brendon ile olan son konuşmadan sonra, aslında hayatımın en büyük sorununun ne olduğunu daha iyi anlamış oldum. Sorun bendim. Tüm bunların yaşanmasına izin veren ve söylediği yalanların önünü arkasını kontrol edemeyen bendim. Buraya gelmeyi istemek büyük bir hataydı. Eğer Tarun beni görmemiş olsaydı, Grey ile evli olduğunu bilmeyecekti ve belki de tüm bunları Brendon'a anlatmayacaktı.
Aptal kafam... Tüm bunları düşünebilecek biriyken ben, şimdi nasıl bu hale düşebildim?
"Bir şey olmaz," diye fısıldadım şişeyi elime alırken. "Bir tane daha... Hiçbir şey olmaz." Son bir saatte aldığım üçüncü hapı ağzıma atıp şişeyi sakladım ve feci şekilde dönen başım yüzünden ayakta kalamayarak klozetin kapağına oturdum. Brendon'ın söyledikleri yüzüme öyle bir çarpmıştı ki, ne tepki vereceğimi bile şaşırmıştım. Ben beni ilaçlara bağlayan geçmişimi unutmaya çalışırken önce Tarun çıkmıştı karşıma, sonrasında Brendon. Şimdi tekrardan irademi kaybetmiş bir şekilde ilaç içiyordum ve bundan nefret ediyordum. Kendi canıma bile acımıyorken bir bebek sahibi olma hayallerimin şimdi neden imkânsız göründüğünü daha iyi anlıyordum. O bile beni kısa bir süredir tanıyor olmasına rağmen bir bebek sahibi olamayacağımı anlamışken, ben gerçekten de yanlış bir yoldaydım. Bir an önce buradan kurtulmak zorundaydım.
Dış kapının sesini duyduğumda ayaklandım. Kapının kilidini açıp banyodan çıktım ve Grey ile karşılaştım. "Uyumamışsın." Sesi o kadar sakin çıkmıştı ki, Brendon'ın ona hiçbir şey anlatmadığını direkt anlamıştım. "Biraz kötüydüm de. Uyuyacağım direkt."
Yalnızca kısa bir süre muhatap olmamak için onu başımdan savma umuduyla söylediğim şey birkaç adımla yanıma yaklaşmasına sebep oldu. "İyi misin? Neyin var?" Elimi kaldırdım durması için. "Hiç. Sadece başım ağrıyor."
"Yemek yedin mi?"
Gözlerimi yüzüne diktim ve gerçekten merak mı ediyor, yoksa ağzımdan laf mı almaya çalışıyor anlamaya çalıştım. Ne düşündüğünü anlayamıyordum ama hiçbir şey bilmediğine emindim. "Evet," dedim derin bir nefes alırken. Nefesim daralmaya başlamıştı. Uzun zaman sonra bu kadar ilaç almak iyi gelmemişti.
"Brendon nerede?"
"Kavga mı ettiniz siz," diyerek sözümü kesti. Kaşlarımı çattım, "yo," diyerek cevap verdim.
"Ne konuştunuz o zaman?"
İlk kez ortaya çıkacağına emin olduğum bir yalanı söylemek zorunda kaldığımda sessiz kaldım.
"Ya da neyse..." Yatağa yöneldi ve örtüyü çekiştirdi. "Sen dinlen biraz. Yarın Amerika'ya geri döneceğiz."
"Ne," diye sordum şaşkınca.
"Konuştuğum adam bir anda her şeyi iptal edip gitmiş." Bunu benimle paylaşması şaşkınlık yaratırken daha da şaşırdığım şey, o illetten bu kadar kısa sürede kurtulabilmiş olmamdı. "Burada kalmak için pek bir sebep kalmadı."
"Niye moralin bozuk?"
Ağzından laf almaya çalıştığımı çok belli ettiğimi biliyordum. Ama morali gerçekten bozuk gibiydi ve ne olduğunu bilmek istiyordum. "Sorun yok," dedi yanıma gelirken. "Her zamanki Brendon işte."
"Yine mi kavga ettiniz," dedim başımı kaldırırken. Dudaklarıma yaklaşıp küçük bir öpücük verdiğinde gözlerimi yumdum. "Etmedik, merak etme." Elini belime götürdü ve yatağa ilerledik. "Bardaydı tek başına. Hiç içmediği kadar içmişti, ona bozuldum."
Brendon içki içmeyen biri değildi. Ama sarhoş olacak kadar içmeyen biri olduğunu onu tanımayan biri bile bilirdi. O gerçekten de bu bebek yalanının üstesinden gelememişti. Belki de başta aramızdaki buzların erimesine izin verdiği için şimdi pişman olmuştu. Ona bir şey diyemezdim ki. Ben onlara çok kötü davranmıştım. Belki de hayatlarını karartmıştım ve şimdi bir barda tek başına, sarhoş olana kadar içmesine sebep olmuştum. İnsanlarda büyük etkiler yaratmak istemiştim hep. Şimdi niye böyle hissediyordum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Mamba: Lacrima
Teen FictionKırmızı Örümcek Zambağı. Dünyanın en zehirli bitkileri listesinde öne gelen o güzel zambak. Ölümün kendisini temsil eden bu kırmızı bitki, zehrinin yanında cezp edici bir özelliğe de sahipti. Doğal güzellikleri ile insanları büyülerken ruhlarını cez...