24. Bölüm

1.2K 115 80
                                    

Tekrardan merhabaa, nasılsınız?

Erken bölüm attım, en azından kendi adıma. Artık bölüm biriktirmeyeceğim. Bekleyen birileri olduğunu ve saçma bir şekilde fazlaca beklettiğimi fark ettim. Tabii ki bunu isteyerek yapmıyorum ama artık daha da emek vereceğim (bu emeği daha ne kadar arttırabilirsem artık :D). Sizden istediğim, satır aralarına yorum yapmanız. Elli yorum ve elli oy gelirse yeni bölüm atacağım.

Hayır şaka, tabii ki beğeni ve oy istemiyorum. Ben siz oy atmasanız da bölüm atacağım zaten. Bir de... Bunu yazarken içeriye gitmek zorunda kaldım ne yazacağımı unuttum.

Arkadaşlar sırf yorum atmanızı istediğim için değil, gerçekten fikirlerinizi merak ettiğim için her sahneye birer yorum bırakmanızı istiyorum. 'Ben okurken bir şey düşünmüyorum' diyorsanız o zaman atmayın :P Diğer türlü aklınızdan geçenleri okumayı çok isterim. Cevap vermesem de, her şeyi teker teker okuduğumu bilin. Bir gün binlerce yorum bir anda gelse, ben yine hepsini okurum. Fikirleriniz kim olduğunuz önemsiz, benim için her zaman çok önemli olacak.

Bugünü ve yarını hep güzel geçirin, seviliyorsunuz <3

***

Kendimi bildim bileli girdiğim ortamlara uyum sağlayan yapım bana kendimi şanslı hissettiriyordu. Bu yaşadığımız ev artık bana yabancı gelmiyordu. Aksine yıllardır Grey ile beraber yaşıyormuş gibi hissediyordum ve bunun sebebi ona alışmış olmamdan çok, artık bu durumun ne kadar rahatsız edici olduğu hakkında düşünemeyecek kadar beynimi uyuşturmuş olmamdı. Grey hakkında düşünmeyecek olursak -ki bu şu aralar yapması zor bir şeydi- eve çok alışmıştım. İçeriye girdiğimde ne yapacağımı bilmeden etrafıma bakmıyordum. Canım bir şey istediği zaman, mutfağa gitmeden önce beş değil iki kere düşünüyordum. Kısacası artık tam anlamıyla burada yaşıyordum ve ne yalan söyleyeyim, gitmek istemiyordum.

"Elbiseler ve ayakkabılar odada. İster bugün, ister yarın denersin. Yarın akşama kadar vaktin var."

Başımı salladım. Yanımdan geçip mutfağa yöneldiğindeyse arkasından baktım. "Bunu en son konuşmamızın üzerinden bir aydan uzun bir süre geçti. Baban bu yemeğin iki hafta sonra olduğunu söylememiş miydi?" Aldığı derin nefesin sesini duyarken ortamın aslında olması gerektiğinden çok daha sessiz olduğunu fark ettim. "Ben de sana bunun ertelendiğini daha önce yaklaşık üç defa söylememiş miydim?"

Evet, bu olası bir ihtimaldi. Sanırım söylemişti ve ben unutmuştum. Bu zaten hep başıma gelen bir şeydi. Neyse ki Grey sürekli böyle şeyleri unuttuğum için bana uyuşturucu kullanan biri muamelesi yapmıyordu. "Pardon. Pek ilgim olmadığı için sürekli unutuyorum."

"Biliyorum. Ben yemeği hazırlayana kadar git ve üstünü giy."

"Sen mi hazırlayacaksın? Bu bulaşıkları benim yıkayacağım anlamına gelmiyor değil mi?"

Başını çevirdi ama yüzüne bakmadı. "Ben yemek yaparken aklımı karıştırma lütfen." Rica etti. Üstelik 'lütfen' kelimesini kullandı ve daha önce hiç kullanmadığını söylemiyordum ama Grey hiç normal davranmıyordu. Sakindi, yorgun olduğu için olma ihtimalini düşünmek istemiyordum. Öyle bile olsa, umarım hep yorgun olurdu.

Onun bu sakinliği bana emir verdiği için sinirlenmeme engel olunca ne söyleyeceğimi bilemedim ve yalnızca "peki," diyerek mutfaktan ayrılıp yukarıya çıktım. Saat benim için epey bir geç olmuştu ve tek istediğim yemeğimi yiyip uyumaktı. Fark etmiştim de, bu evde alışamadığım tek şey sabah altıda kalkmaktı. Yorucuydu, hem de çok.

Üstümdeki dövüş kıyafetleri, onları değiştirmeden önce banyo yapmam gerektiğini hatırlattığında odaya girdiğim hızla tekrardan çıkıp merdivenleri ikişerli bir şekilde indim. "Grey!" Beni kaile bile almadı, önündeki sebzeleri doğramaya devam etti. "Şey diyecektim de, ben... Benim banyoya girmem gerek."

Kara Mamba: LacrimaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin