Restoranın hiç uğramadığı geniş bahçesindeki bankta oturuyor ve bir yandan elinde tuttuğu meyve suyunu içiyordu. Dün akşam öğrendiği şeyleri de düşünmeden edemiyordu. Mehmet'i İstanbul'a geldiğinden beri o kadar çok görmüştü ki sayamazdı bile ama hiçbir zaman o benzerlik gözüne çarpmamıştı. Dün nasıl olduysa gözünün önündeki perde aralanmış gerçeği görmüştü. Benzerlikleri sadece dış görünüşleri olan bu ikilinin, kardeş olduğuna inanmak hala zorlayıcıydı. Mehmet sakin, ılımlı bir insandı ama Tahir'in nasıl biri olduğunu herkes biliyordu. Sinirli, egoist ve tutarsızdı. Bir gün aksa, diğer gün karaydı. Bugün de büyük ihtimal o kara günlerden biriydi.
Atakan sabah erken saatlerde uyanmış katılacağı yarışmanın geçen senelerdeki yarışmacılarına bakmıştı ve onların yaptığı yemekleri incelemişti. Çoğu yemeği restoranlarında çıkarıyorlardı ama yarışmanın bir de yaratıcılık etabı vardı. Atakan bunda iyi olduğunu hiç düşünmüyordu. En çok zorlanacağı konu buydu. Durum böyle olunca üzerine eşofmanlarını çekmiş spor ayakkabılarını giymiş yürüyüşe çıkmıştı. Şansına hava da güzel olduğu için evinin çevresinden kilometrelerce yürümüş sürekli etrafı incelemişti. İlhamın nereden geleceği belli olmazdı. Daha sonra evine geri dönmüş güzel bir duş almıştı. Öztürk evde miydi, emin değildi. Bu yüzden sessiz davranmaya çalışıyordu ama esmer çocuk odasından çıktığında bu davranışı kesmişti. Öztürk'le fazla konuşamamışlardı. Çünkü telefonu çalmış Tahir Zeybek onu restorana çağırmıştı. Ancak bu sefer geç kalan Atakan değil, oydu.
Kahvaltı yapmadığı için yol üstünde bir marketten aldığı meyve suyundan son yudumu içti. Elindeki kutuyu atacak çöp bulamadığı için elinde tutmaya devam etti. Ne zaman gelecekti bu adam?
"Atakan!" İsmini seslenen bedeni görmek için arkasına döndü. Aleyna koşarak yanına geliyordu.
"Sen ne yapıyorsun burada?" diye sordu nefes nefese yanına gelen genç kıza. Aleyna banka oturup nefeslenmeye çalışıyordu.
"Tahir şef çağırdı." Neden onu da çağırmıştı? Onu çağırmasının sebebini yarışmayla ilgili sanmıştı.
"Beni de çağırdı."
"Ee bittik o zaman." Aleyna oflayarak sırtındaki çantayı çıkardı. "Dünkü olayla mı ilgili acaba?"
"Olabilir. Nisa'yla konuşabildin mi?"
"Dün işten çıkınca hemen yanına gittim. Polisler onun da ifadesini almak için geldi. Daha iyiydi ve söylediğimiz için kızmadı." Aslında söylediğimiz demek yerine söylediğin diyebilirdi ama Aleyna demek ki Nisa'ya birlikte söylediklerini anlatmıştı. Genç kızın iyi olmasına sevinmişti. Yaşanan olayda en masumu oydu. "Şu Tahir şefin arabası mı?" Aleyna eliyle otoparka giren arabayı gösterdiğinde Atakan hemen ayağa fırladı.
"Kalk, kalk. Onun arabası."
İkisi koşarak mutfağın girişine geldiler. Neyse ki Tahir gelmeden mutfağa girebilmişlerdi. İçerideki çalışanları rahatsız etmemek gibi arkadan dolaşıp Tahir'in ofisinin önüne geldiler. Beş dakika sonra da kapıda suratsız bir şekilde Tahir Zeybek belirmişti. İkisini şöyle bir süzüp içeri girin, dedi. Yine ne selam vardı ne sabah.
Tahir elinde tuttuğu tableti masasının üzerine bıraktı. Aleyna ve Atakan ayakta bekliyordu. Atakan elinde tuttuğu boş meyve suyu paketini atmadığını yeni fark ediyordu. Tahir görmeden masanın ofisin kapısının yanındaki çöp kutusuna doğru yan yana adımladı. Tahir sandalyesine oturmadan hemen önce çöpü atıp eski yerine geçmişti.
"Şefim bizi neden çağırmıştınız?"
"Oturup dertleşmek için." Aleyna'nın güler yüzü yediği laftan sonra bozulmuştu. Genç kız en az Atakan kadar çok laf yiyordu. Mutfakta ikisi bu konuda yarışıyorlardı. Kimse ellerine su dökemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıfır Hata
Teen Fiction"Beceriksiz bir aşçı olduğunu kabul ediyor musun?" Kabul etmiyordu. Bu mesleği yapabilmek için ailesinin yaptığı fedakarlıkları göz ardı edemezdi ama karşısındaki adam onu mahvediyordu. Hissettiği duygular yüzünden canı yanıyordu. "Evet." "Evet ne...