37°

5.2K 529 113
                                    

"Kanka yatırdın mı faturaları?" Atakan telefonu elinden bırakalı birkaç saniye olmuştu ki Öztürk'ün bedeni kapının pervazında  gözükmüştü.

"Şimdi yatırdım." Her ay faturaları sırayla ödüyorlardı ama parasını ortak veriyorlardı. Öztürk ona faturaların yarısını atmıştı Atakan'a sadece internetten ödemek kalmıştı.

"Bugün izin günün de mi?" Öztürk, Atakan'ın odasına girmek yerine hala aynı yerinde bekliyordu. Atakan onun üzerine baktığında dışarı çıkacağını anlamıştı.

"Evet." Sarışın çocuk uyanalı çok olmamıştı. Henüz kahvaltı bile yapmamıştı. Dün Tahir onu eve bıraktıktan sonra biraz ailesiyle konuşmuş sonra da bir gün önce alamadığı uyku yüzünden erkenden uyumuştu.

"Biz Mehmet'le bir şeyler yapacağız. Gelmek ister misin?"

"Siz ikiniz yalnız olmak istemez misiniz?" Aslında Atakan'ın bugün yapacağı bir şey yoktu. Evde oturmayı düşünüyordu. Aslında Tahir'in onu arayıp aramayacağını da düşünmüyor değildi. Ancak bugün onun tatil günü olmasına rağmen Tahir'in değildi.

"Bıktım sürekli ikimiz olmamamızdan. Azıcık ayrı kalıp özleşelim, diyorum yok olmuyor. Her saniye göt göteyiz."

"Bu iyi bir şey değil mi?"

"Değil." dedi Öztürk sırıtarak. "Zaten Mehmet'e hem hayvan gibi gıcık oluyorum hem de deli oluyorum. Şaftım kaydı." Atakan buna inanırdı. Sürekli kavga edip barışmak yorucu olmalıydı.

"Ne yapacaksınız peki?"

"Bilmiyorum ki. Kafamıza göre takılıyoruz."

"Tamam. Ben de geleyim o zaman." Onlarla vakit geçirmek eğlenceliydi. Bu yüzden gitmek istemişti. "Ama ben daha kahvaltı yapmadım."

"İki dakika ye de çıkalım o zaman."

Atakan acele edip odasından çıktı. Mutfakta kendisine basit bir sandviç hazırlayıp meyve suyunu kafasına dikmişti. Öztürk'ü bekletmek istemiyordu ama esmer çocuk hava her ne kadar buz gibi olsa da balkona çıkmış sigara tüttürüyordu. Son lokmayı ağzına atıp banyoya koştu. Bu sırada da telefonu kontrol ediyordu. Tahir ona bugün günaydın yazmamıştı. Atakan da yazmamıştı. Neden yazmadığını bilmiyordu. Hala çekiniyordu.

Dişlerini fırçaladıktan sonra odasına geçip üzerine siyah kargo pantolon ve en kalınından bir kazak geçirdi. Kapının arkasına astığı puffer montunu almak için gitmişti ki dün gece montunun yanına astığı şemsiyeye gözleri çarptı. Eline almadan edememişti. Tahir'in aldığı bu hediye çok düşünülmüştü. Atakan kullanmaya kıyamazdı. Şemsiyeyi tekrar yerine asıp montunu üzerine geçirdi ve fermuarını sonuna kadar çekti. İstanbul bu günlerde çok soğuktu ve karamsardı. Atakan'ın duyguları ilk defa hava durumuyla zıttı. Onun içi günlük güneşlikti.

"Hazır mısın?"

"Hazırım." Hemen odadan çıktı ama Öztürk'ün kafasındaki bereyi görünce gerisin geri odasına dönüp beresini dolabından çıkardı. Kafasına geçirip odadan çıktığında Öztürk ayakkabılarını giyiyordu. Atakan da anahtarlıkta duran anahtarını cebine atıp ayakkabılarını giydi. İkisi beraber asansörden inerken Öztürk, Mehmet'le konuluyordu. Sanırım o da evin önündeydi.

"Mehmet gelmiş." Apartmandan çıktıklarında asıl soğuk şimdi yüzüne çarpmıştı. Mehmet'in koca bedeni ise hiç soğuktan etkilenmiyormuş gibi rahat bir şekilde bekliyordu.

"Kutup ayıma bak, hiç üşüyor mu?" Öztürk soğuk ellerini Mehmet'in ensesine soktuğunda Mehmet ellerini itmişti.

"Sana da günaydın Öztürk."

Sıfır HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin