"Evde değilim." Telefonun karşısındaki annesinin sorusuna cevap verirken bir yandan da L koltuğun en köşesinde oturan adamı izliyordu. Atakan annesiyle konuşurken o bilgisayarından bir şeyle ilgileniyordu. "Evet, onun evindeyim." Annesine yalan söylemek istemediği için daha önceki seferlerde de Tahir'in evinde olduğunu söylemişti. Tahir'in ona yemekler konusunda yardımcı olduğunu söylemişti. Yalan değildi, oluyordu. Restorana gitmeden önce evde birlikte yemek yapıyorlardı.
Annesiyle biraz daha konuşup telefonu kapattığında Tahir'in bakışları ona döndü. "Nasıllarmış?" Atakan koltukta ondan biraz uzak oturuyordu. Telefon konuşmasından rahatsız olmasın diye yapmıştı.
"İyiler. Selamı var." Annesi Tahir'i çok merak ediyordu. Eğer İstanbul'da olsalardı tanışmak için Atakan'ın başının etini yiyeceğine emindi.
"Aleyküm selam." Ama Atakan bu tanıştırmayı nasıl yapacağını bilmiyordu. Ailesine ne söyleyecekti? Tahir benim sevgilim diyebilir miydi? "Yanıma gelsene biraz." Tahir kolunu uzatıp Atakan'ı ayak bileğinden kavradı. Atakan'ı kendine doğru çektiğinde sarışın çocuk koltukta kaymıştı.
"Meşgulsün diye gelmemiştim." dedi Atakan onun yanına oturarak. Tahir kolunu omzuna dolayıp ince bedeni kendine çekti. Atakan kafasını kaldırıp karşısında yüzü inceledi. Sakalları uzamıştı. Normalde bu kadar uzatmazdı ama Atakan onu anlayabiliyordu. O kadar yoğun çalışıyordu ki Tahir'in kendisine bakmaya zamanı yoktu. Atakan onun için bir şey yapmak istedi. Ellerini kaldırıp parmaklarını Tahir'in sakallarında dolaştırdı.
"Senin için hiçbir zaman meşgul değilim." Tahir yüzünde dolaşan ince parmakları eliyle kavrayıp dudaklarına götürdü. Atakan parmaklarını teker teker öpen adamın karşısında eriyordu.
Gün geçtikçe Tahir'e olan hisleri katlanarak artıyordu. Her an onu düşünüyordu. Onsuz olmak, en büyük korkusu haline gelmişti. Tahir'in onu bırakması demek Atakan için bir kabustu.
"Bugün restorana neden geç geldin?" Merak etmeden de duramıyordu. Tahir elini tutmayı bırakmadan parmaklarını parmaklarının arasından geçirdi. Atakan istemsizce iç içe geçmiş ellerine bakıyordu.
"Mehmet'in yanına gittim."
"Neden? Bir şey mi oldu?" Telaşlanmadan edememişti. En son Öztürk'le konuştuğunda Mehmet'i birkaç gündür görmediğini söylemişti. Bu yüzden başına bir şey gelmiş olma olasılığı vardı.
"Hastalanmış. Korkma, bir şeyi yok." Tahir'in ses tonuna bakılırsa korkulacak bir şey yoktu. "Ellerin çok kurumuş." Tahir'in mavi gözleri Atakan'ın kurumuş ellerindeydi. Soğuktan ve sürekli yıkayıp durmaktan dolayı kurumuşlardı.
"Geçen sefer de söylemiştin." Acaba bu durum onu rahatsız mı etmişti?
"Evet ve hala aynılar."
"Krem alacaktım ama unuttum."
"Hemen geliyorum." Tahir kolunu omzundan çekip ayağa kalktığında Atakan onu izledi. Salondan çıkmıştı. Birkaç dakika sonra geri döndüğünde Atakan hala aynı yerindeydi. Tahir elindeki krem kutusuyla yanına tekrar oturduğunda Atakan şaşırmıştı. Geçen gün konuştukları bu muhabbeti unutmuş olmasını beklemişti. "Unutacağını bildiğim için almıştım." Tahir kremi kutusundan çıkarıp elleri tekrar kavradı ve kremi nazikçe sürmeye başladı. Atakan'ın içi gıdıklanıyordu. "Kendine hiç bakmıyorsun."
"Bana söyleyene bak." dedi Atakan hemen.
"O ne demek?"
"Sen de kendine hiç bakmıyorsun. Sürekli çalışıyorsun. Sakalların birbirlerine girmiş."
"Beğenmedin mi yoksa beni?" dedi Tahir dudaklarına bir öpücük kondurarak. Bu küçük öpücük bile Atakan'ı etkilemeyi başarıyordu.
"Öyle bir şey söylemedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıfır Hata
Teen Fiction"Beceriksiz bir aşçı olduğunu kabul ediyor musun?" Kabul etmiyordu. Bu mesleği yapabilmek için ailesinin yaptığı fedakarlıkları göz ardı edemezdi ama karşısındaki adam onu mahvediyordu. Hissettiği duygular yüzünden canı yanıyordu. "Evet." "Evet ne...