Gözleri bir ocağın yanına bıraktığı kitaba bir de tencereye bakıp duruyordu. Dakikalardır uğraştığı tariften çok güzel kokular gelmesine rağmen istediğini bir türlü elde edemiyor, kendi kendine eziyet ediyordu. İstanbul'a geleli tam tamına bir hafta olmuştu. Bu yedi günün sadece bir gününde işe gitmemiş, o günde de evden dışarı çıkmamıştı. Halbuki o kadar çok istemişti ki sokaklarda dolaşmayı, yapamamıştı. Yanında biri olmadan gezme düşüncesi sarışın genci çok korkutmuştu. Ev arkadaşı da hala eve gelmediğinden yalnızlık canına tak etmişti. İş yerinde sürekli meşgul oldukları için konuşma fırsatı çok bulamıyordu. Arada Gamze hanımla sohbet ediyorlardı, o kadardı.
Telefonunun çaldığını duyunca ocağın altını kısıp yemek masasının üzerine bıraktığı telefonunu eline aldı. Annesiydi. Akşam bu vakitlerde hep arıyordu. Atakan telefonu hoparlöre alıp dakikalarca anne ve babasıyla konuşuyordu. Eğer abisi işten gelmişse o da sohbetlerine katılıyordu. Bu sayede sessiz ev biraz olsun canlanıyordu.
"Annem." dedi sondaki m harfini uzatarak. Annesi de aynı şekilde oğlum dediğinde güldü. Çok özlemişti onları. Gözünde tütüyorlardı. Telefonu ocağa yakın bir yere alıp yaptığı işe geri döndü.
"Napıyorsunuz?"
"Yemek yedik anca bulaşıkları toplayabildim. Şimdi de baban televizyon izliyor, ben de örgümü örüyorum." Atakan buna şaşırmamıştı. Her zamanki rutinleri buydu. "Sen napıyorsun?"
"Yarın akşam gideceğim ya işe, menüyü aldım çalışan bir abladan. Bilmediğim bir sos vardı, onu yapıyorum."
"Aferin benim oğluma. Duydun mu bey?"
"Duydum, duydum." Babasının sesini duyunca gülümsedi. Ocağı kapatıp elinde telefonla mutfaktan çıktı. Sürekli ayakta durmak bedenini çok yorduğu için salona gidip yönünü cama çevirdiği koltuğa uzandı. Bu koltuk aslında televizyona bakıyordu ama Atakan tv izlemekten hoşlanmadığı için yönünü değiştirmişti. Akşamları burada uzanıp gökyüzünü izlemeyi seviyordu. Apartmanın en son katındaki dairede oldukları için çok şanslıydı. "Dikkat et, Atakan. Abin akşam geç çıkacaksa çok dikkat etsin, dedi."
"Merak etme baba. Zaten servisle geleceğim için sıkıntı olmaz. Evimin önüne kadar bırakıyorlar." dedi onları rahatlatmak için. Endişelenmelerini istemiyordu.
"Maaşını ne zaman alacaksın, oğlum?" Annesi bu soruyu her gün soruyordu ama cevabını o da bilmiyordu. Ona gelmeden onca biraz para vermişleri ama evin kirası ve faturaları için zaman geldiğinde o paranın yetme ihtimali yoktu. Ailesi de ona daha fazla yardım edemezdi. Ellerinden gelmezdi.
Sıkıntıyla ensesini kaşıdı. Uzandığı koltuktan doğrulup oturdu. Bu durum çok canını sıkıyordu. Maaş için ilk geldiği gün otelin yönetici olan kadınla konuşmuştu. Serra Hanım ona maaşını ancak 15 gün sonra alacağını söylemişti. Tabi ki yarısını alacaktı.
"Haftaya yatacak hesabıma anne."
"Tamam, oğlum." Atakan bozulan morali yüzünden ayaklarına ev terliklerini geçirip küçük balkona çıktı. Soğuk hava yüzüne çarptığında biraz rahatlamıştı. Camın kenarındaki kül tablasına baktı. Bunu fark edeli çok olmuştu. Ev arkadaşı maalesef ki sigara içiyordu. "Yemek yedin mi?"
"Yedim." Yememişti. Şu birkaç günde iştahı iyice kesilmişti. Böyle devam ederse kilo verecekti ama bunu hiç istemiyordu. Zaten zayıf biri olduğundan kilo verdiğinde yüzü iyice çöküyordu. Balkonun demirlerine yaslanıp karşıdaki evleri inceledi. Bazı yerlerde dairelerin perdesi kapalı olmadığı için insanların neler yaptığını net bir şekilde görebiliyordu. Mesela tam karşı apartmanın 5.katındaki çocuk her akşam yaptığı gibi televizyonundan ps oynuyordu. Bugün nihayet başka bir oyuna geçiş yapmıştı. Diğer apartmandaki yaşlı teyzenin camına baktı. O da aynıydı. Yine aynı kanalı açmış izliyordu. Atakan gibi bu insanların da rutinleri değişmiyordu.
Annesiyle uzun bir süre konuşmaya devam edip telefonu kapattı ama içeri girmedi. Yarın yaşanacak olan olayları kafasında kurup durdu. Nasıl biriydi? Nasıl tanışacaklardı? Atakan nasıl bir izlenim bırakacaktı? Hata üstüne hata yapıp Tahir Zeybek'in karşısında küçük düşecek miydi? Bunu hiç mi hiç istemiyordu.
Diğer bölüm ilk tanışma
-T
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıfır Hata
Teen Fiction"Beceriksiz bir aşçı olduğunu kabul ediyor musun?" Kabul etmiyordu. Bu mesleği yapabilmek için ailesinin yaptığı fedakarlıkları göz ardı edemezdi ama karşısındaki adam onu mahvediyordu. Hissettiği duygular yüzünden canı yanıyordu. "Evet." "Evet ne...