Yemeğe başlamadan önce reçetelerini yazmaları için süre verilmişti. Yarışmacılar bu işle uğraşırken diğer herkesin ilgisi yeni gelen jüri üyesi üzerindeydi. Atakan'ın gözleri bir elindeki kağıda bir de Tahir'e kayıp durduğundan dolayı düzgünce bir şey yazamazdı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Nedenini sağlam bir temele dayatamadığı öfke, bedeninde geziniyordu. Atakan hayatı boyunca hiç bu kadar öfkelenmemişti. Bu öfkenin arkasında gizli olan şey neydi, bilmiyordu. Düşünüyor, düşündükçe canı sıkılıyordu. Yazdığı malzemeler ise Tahir'in ona ilk kez yarışmadan bahsetti gün kullandığı malzemelerle aynıydı. Sadece marsala şarabı eklememişti. O gün patates püresini toprağa benzetmek için kullanmıştı ama yanlış bir karardı. Bu yüzden şarap yerine alternatif başka bir malzeme ekledi.
"Boş boş kağıda bakıyorum." dedi kafasını bir kez daha kaldırıp Tahir'e bakarken. Sarışın adam yanındaki Fransız şefle konuşuyordu. Atakan'a böyle bir şeyi nasıl söylemezdi? Yarışmada jüri olacağını bilseydi Atakan daha çok çalışırdı. Tahir Zeybek, o yanındaki üç şeften daha zorluydu. Onun beğenisi hiç kazanamamıştı. Şimdi nasıl olacaktı, bilmiyordu.
Tahir yanındaki kadınla konuşmayı kesip Atakan'a doğru döndü ve göz göze geldiler. Adamı bir kaşık suda boğası vardı. Acaba bu bakışlarına da yansıyor muydu? Kandırılmış hissediyordu. Ödül diye bahsettikleri masterclass'ı istemiyordu. Atakan'ın o gün bahsettiği şey bu değildi. Tahir'in onunla özel olarak ilgilenmesini istiyordu. Herhangi birine yapacağı şekilde değil sadece ona özel olacak şekilde istiyordu. Bu düşünceler ise baştan sona aptallıktı.
Bütün şefler ayağa kalktığında tekrar önündeki kağıtla ilgilenmeye başladı. Sunucu şeflerin yarışmacıların arasında dolaşacağını söylemişti. Tahir onun yanına gelmese iyi olurdu. Atakan şu hiç kendinde değildi. Davranışlarında bariz bir tutarsızlık vardı. Sinirle konuşup kendini rezil etmek istemiyordu.
"Tahir Zeybek inşallah benim yanıma gelir." Yanındaki tezgahında duran Zehra çoktan reçetesini bitirmiş gibiydi. Hemen ne yapması gerektiğini nasıl çözmüştü? Atakan'ın aklına hiçbir şey gelmiyordu. "Yazamadın mı bir şey?" Gerçekten sınanıyordu.
"Yazıyorum."
"Yine berbat fikirlerinden birine hazır olalım mı?"
"Bilmem." dedi Atakan sinirle kıza bakarak. Arkasındaki bedenlerin varlığını fark etmemişti. "Ben seni berbat karakterine hiç hazır olamamıştım." Normalde böyle konuşmazdı. Ona bugün ne oluyordu?
"Ne oluyor?" Tanıdık sesi duyduğunda arkasına döndü. Tahir ve yanındaki Fransız kadın onlara bakıyordu. Kadın Türkçe bilmediği için konuşmayı duymamıştı ama aynı şey Tahir için söylenemezdi.
"Hiç." dedi Zehra kocaman gülümseyerek. Atakan ağzını açmıyordu. Elindeki tükenmez kalemi sıkarak kağıda bastırdı. "Atakan şef eski arkadaşım da öyle konuşuyorduk."
"Neyse ne. İşinize bakın reçeteleri bitirin." dedi Tahir her zamanki ses tonuyla. Atakan mutfakta buna çok alışkındı. Tahir yanındaki kadına dönüp ingilizce bir şekilde 7 numara tezgaha bakmasını söyleyip Atakan'ın yanına geldi. Keşke gelmeseydi. "Ne yapacağına karar verdin mi?"
"Hayır." Sesi çok kısık çıkmıştı. Tahir tezgahın etrafından dolaşıp tam dibine girdiğinde elindeki kalemi daha çok sıktı. Konuşmak istemiyordu.
"Çabuk versen iyi olur."
"Tamam."
"Ne oluyor sana?"
"Bir şey olduğu yok." dedi sesini yükselterek. Tahir şaşkınlıkla bakıyordu ama ne bekliyordu ki? Atakan da insandı. O da sinirlenebilirdi. "Bana neden söylemediniz? Dalga mı geçiyorsunuz? Eğlendiniz mi bari?" Kesin eğlenmişti. Salona ilk girdiğinden Atakan'ın bakışını gördüğünde nasıl sırıttığını sarışın çocuk çok iyi hatırlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıfır Hata
Teen Fiction"Beceriksiz bir aşçı olduğunu kabul ediyor musun?" Kabul etmiyordu. Bu mesleği yapabilmek için ailesinin yaptığı fedakarlıkları göz ardı edemezdi ama karşısındaki adam onu mahvediyordu. Hissettiği duygular yüzünden canı yanıyordu. "Evet." "Evet ne...