46°

3K 416 119
                                    

Beş dakika ne kadar da uzun bir zaman dilimiydi. Atakan bunu yeni fark ediyordu. Tahir onu dinlemeden çekip gideli tam beş dakika olmuştu. Daha olayı sindiremeden tepkisini koymuştu. Bu kadar basit miydi? En azından Atakan'ı dinlemesi gerekmiyor muydu? Atakan onu dinlemişti. Tahir hakkındaki onca kötü düşünceyi, ki çoğunda haklıydı, göz ardı etmişti. Sanırım değer verdiği kadar değer görmüyordu. Bunu anlaması lazımdı.

Ayakta beklemeyi bırakıp evine gitmeliydi ama yapamıyordu. Ayakları resmen taşlaşmıştı. Bir de bunun üzerine annesi sürekli arayıp duruyordu. Daha fazla dayanamadı. Telefonu cebinden çıkarıp kulağına dayadı.

"Efendim, anne?"

"Atakan sesin neden böyle?" Annesini de telaşlandırmıştı. "Hasta mı oldun?"

"Hayır."

"Emin misin?"

"Evet, anne. Ne oldu, neden aramıştın?"

"Sana bir sürprizim var." dedi telefonun ucundaki kadın neşeyle. "İstanbul'a geliyoruz." Normalde sevinirdi. Hatta çok fazla sevinirdi ama aklımda sadece Tahir vardı. Annesi mutlu bir şekilde teyze kızının düğününe geleceklerini anlatırken yavaş yavaş yürümeye başladı. O kadar dikkatsiz yürüyordu ki arkasındaki arabayı bile fark etmemişti. Korna sesi yerinde zıplamasına sebep oldu. Arkasına dönüp tanıdık arabayı gördüğünde ise şaşırmıştı.

"Anne sonra konuşalım mı?" Kadının cevabını bile beklemeden telefonu kapattı. Tahir camı indirdiğinde ise Atakan onun ifadesiz yüzünü görmüştü.

"Niye geri geldin?" Bu soruyu sormakta gayet haklıydı. Biraz önce arkasına bile bakmadan çekip gitmişti.

"Konuşmak istiyorum. Arabaya biner misin?"

"Bana kızacaksan binmeyeceğim, Tahir." Onun kendi kafasında kurup Atakan'a saldırmasını istemiyordu. Tahir arabadan inip karşısına geçti.

"Ağzımdan yanlış şeyler çıkacağı için kaçıp gittim."

"Söyleseydin. Bırakıp gitmenden iyiydi."

"Atakan hadi bin. Düzgünce konuşalım."

Dediğini yaptı. Arabaya binip emniyet kemerini takarken bile Tahir'e bakmamaya çalışıyordu. Yol boyunca konuşmadılar. Atakan artık ezbere bildiği izledi. Tahir'in evine geldiklerinde ise araba durduğu gibi kendisini aşağı attı. O, beş dakikaya uzun demişti ya o süre zarfında bir daha bu eve adıl atamayacağını bile düşünmüştü. Tahir'in onu tamamen sildiğini düşünmüştü. Çünkü Tahir Zeybek böyle biriydi. Hataları affetmezdi. Atakan ise hatanın ta kendisiydi.

Uzun zamandır mutlu bir ruh haliyle girdiği evin sıcaklığı yerini buz gibi bir soğukluğa bırakmıştı. Kendini yavaş yavaş ait hissettiği dört duvarında yine fazlalık gibi hissediyordu. Tahir "Oturur musun?" demeseydi belki de ayakta durmaya devam ederdi. Bu adamın yaptığı tek bir hareketle onu bu kadar üzmesine inanamıyordu. "Atakan bana bakar mısın?" Yine dediğini yaptı. "Kendini açıklamanı istiyorum."

Nasıl açıklayacaktı? Yanlış bir şey söyleyip onu tamamen kaybederse ne olacaktı?

"Atakan bunu yapma."

"Neyi?"

"Dünyanın bütün suçlarını sen işlemişsin gibi." Nasıl baktığının farkında değildi. Sadece Tahir'in neden ona bu kadar uzak oturduğunu merak ediyordu. "Kendini açıkla. Bana yalan söylemenin arkasında haklı nedenlerin olduğunu bileyim. Çünkü olmasa bile seni affedeceğim bir senaryoda kendi karakterime ters düşeceğim."

"Nasıl yani?" dedi yanlış duyduğunu düşünerek. "Beni her koşulda affedecek misin?" Gözleri istemsiz bir şekilde doluyordu. Kimse daha önce onu her ne yaparsa yapsın affetmemişti. Hep terk edilmeye alışmıştı.

Sıfır HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin