Zaman yolculuğu diye bir şey yoktu ama bazen bazı insanlar geçmişten gelip karşınıza çıkabiliyordu. İnsan tanıdık yüzü görünce iki seçeneğe uymak zorunda kalıyordu. Selam vermek veya görmezden gelmek. Atakan'ın yaptığı şeyi tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yoktu. Görmezden gelmeye çalışmıştı ama işe yaramamıştı. Yoksa karşısına geçmiş gülümseyerek ona bakan yüz bunu gösteriyordu. Bugün daha ne kadar zorlaşabilirdi? Annesi hep iyi şeylere ulaşmanın zor yollardan geçmek gerektiğini söylerdi. O yüzden bugünün sonunda zaferi büyük olsa iyi olurdu. Yoksa Atakan kendine gelemezdi.
"Nasılsın görüşmeyeli?" Kumral kız gülümseyerek konuşuyordu. Gamzelerini göstere göstere gülmesi onu rahatsız etmişti. Önceden etmezdi. Atakan'ın ise somurtmaktan çenesi yere değecekti. Yarışmanın başlamasına dakikalar kalmıştı. Tüm yarışmacılar önlüklerini giymiş ve seçtikleri numaralara göre tezgahlara yerleştirilmişti. İzleyiciler de karşılarındaki sandalyelere yerleşmişti. Tahir onların aralarında değildi. Büyük salonun bir köşesinde ayakta dikiliyordu. Saatlerce ayakta duramazdı ama sanırım oturmak istememişti. Zaten ne olduysa Tahir'i izlerken olmuştu. Yan tezgahına gelen yarışmacıyı zar zor fark etmişti. Keşke görmeseydi de yarışmaya öyle devam etseydi.
"İyi."
"Ben de iyiyim. Hala içine kapanıksın. 26 yaşına geldin. Hiç mi değişmedin?" Elleriyle siyah önlüğünü çekiştirdi. Neden konuşmaya devam ediyordu? Onunla hiçbir alakası kalmamıştı. Bu kızı görmek onda iyi duygular uyandırmıyordu. Söylediği sözler aklına geliyordu. "Şu haline bak. Yüzüme bile bakamıyorsun." Bakamıyor değildi, bakmak istemiyordu.
"Yarışma başlayacak Zehra." Gitsin istiyordu.
"Karakterin değişmemiş ama bakalım yeteneğin gelişmiş mi?" Bu kızın özgüveni çok yüksekti. Zamanında zaten bu yüzden ilgisini çekmemiş miydi? Kendisini zıttı olan insanları çekici bulurdu.
"Başarılar."
"Sana da başarılar Ata." Kumral kız nihayet kendi tezgahına geçtiğinde sarışın çocuk rahat bir nefes aldı. Hayattaki şansı tam olarak buydu. Aynı yarışmadan olmalarını geçti, tezgahları yan yanaydı.
Zehra'yı üniversite bittikten sonra görmemişti. Atakan sosyal medya kullanmayı çok seven biri olmadığından dolayı da kimin ne yaptığını hiç bilmiyordu. Zehra'nın nerede çalıştığını merak etmişti. Bu yarışmaya katılacak kadar kendine güveni varsa iyi yerlerde olmalıydı.
"Hız etabına son 10!" Yarışmanın sunucusunun sesi salonda yankılandı.
Tahir'in ona söylediği, etkisinden çıkamadığı cümleden sonra 1 saat geçmişti. Onu rahatlatmak için mi söylemişti, bilmiyordu ama ona sesleniş biçimini düşündükçe karnına ağrılar giriyordu. Çok uzak değil daha iki hafta önce kazanamazsan seni kovarım, diyen adam şimdi "Buna inandın mı?" diye resmen onunla dalga geçiyordu. Bir de tüm bunlar yetmezmiş gibi Zehra'yla karşılaşıyordu. Üzerine oynanan bir komplo falan mıydı bu? Aklında dolaşan düşünceler yüzünden yarışma kurallarını bile zar zor dinleyebilmişti.
Genç aşçıların yarıştığı bu yarışmada 2 etap vardı. Hız ve yaratıcılık ama sonradan açıklanacak sürpriz bir oyun daha vardı. Atakan hız etabından korkmuyordu. Çamlıca'da Tahir onları arkalarından atlı kovalar gibi çalıştırdığından alışkındı. Atakan yavaş çalıştığında "Kağnı gibisin." deyip duruyordu. Yaratıcılığa da çok çalışmıştı. Onu da halledebilirdi. Son aşamayı ise Allah'a havale etmişti. Oraya kadar sağ salim gelebilirse onu o zaman düşünürdü. Önündeki tezgaha ve arkadaki malzemelere bir kez daha dikkatlice baktı. Bu etapta herkese sabit bir yemek verilmişti. Herkes yorumunu katmakta özgürdü ama Atakan eski yollardan ilerleyecekti. Yeni şeyler deneyecek cesareti yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıfır Hata
Teen Fiction"Beceriksiz bir aşçı olduğunu kabul ediyor musun?" Kabul etmiyordu. Bu mesleği yapabilmek için ailesinin yaptığı fedakarlıkları göz ardı edemezdi ama karşısındaki adam onu mahvediyordu. Hissettiği duygular yüzünden canı yanıyordu. "Evet." "Evet ne...