Bazı duyguları hissetmek için hak ediyor olmak gerekiyor, demişti. Sarışın çocuk hala da bu görüşüne katılıyordu. Şu an yüksek ses yüzünden düşüncelerini bile duyamıyor olsa da fısıltılarını hissediyordu. Tahir Zeybek'i özlediğini söylüyorlardı. Peki Atakan onu özlemeyi hak ediyor muydu? Tahir'i özlemeye hakkı var mıydı? Onların durumu bir bilinmezlikti. Sevgili değillerdi, eskisi gibi sadece başaşçı ve aşçı da değillerdi. Bu durum nereye gittiğini bilmediği bir trende cam kenarında oturmak gibiydi. Manzara güzeldi, Tahir'le geçirdikleri zamanlar da öyleydi. Yanındaki yol arkadaşı da her zaman ona yaklaşmayı hayal ettiği adamdı. Buraya kadar her şey güzeldi ama demişti ya nereye gittiklerini bilmiyordu.
Tahir gideli tam tamına 7 gün olmuştu. Günler, geceler geçmiş yine Atakan'ın tatil gününe gelmişlerdi. Yeşil gözlü çocuk bu günlerin 24 saat sürmediğine emindi. Galiba biri ona kendi saatlerinini miras bırakmıştı. Çünkü geçen bir haftada günler 24 saatten çok daha uzundu. İşe giderken bindiği metro yolculuğu 2 kat, restorandaki zaman 3 kat daha uzun gibiydi. Geceleri hesaplamıyordu bile. Geceler, bir asır gibiydi. Atakan bu 7 günde her gece yeni bir yüzyıla girmişti.
Ona nasıl bu kadar bağlandığını bilmiyordu. Halbuki memleketine gittiğinde de ondan ayrı kalmıştı. O zaman neden böyle eksik hissetmemişti? Kendi sorusunu kendisi cevaplayacak kadar bilgisi vardı. Böyle eksik hissediyordu çünkü bir kez Tahir'in varlığını tatmıştı. Hiç çikolata yememiş birinin canı çikolata istemezdi. Tahir'in ilgisini hiç tatmamış bir Atakan onu istemezdi ama iş işten geçmişti. Tahir o ilgiyi göstererek Atakan'a belki de en büyük kötülüğü yapmıştı. Atakan zaten bundan korkuyordu. Ne demişlerdi? Korktuğun her şey başına gelir.
"Ters çaba kuralını biliyor musun?" Arkadaşına sesini biraz olsun duyurmak istemişti ama Aleyna'nın onu duyduğu yoktu. Sadece dudaklarını oynattığını gören esmer kız şarkının etkisiyle dans etmekle meşguldü.
Atakan onun duyması için uğraşmadı. Diğer arkadaşlarına baktı. Öztürk deli gibi dans ediyor, karşısındaki Mehmet de gülerek onu izliyordu. Atakan birkaç dakika önce Mete ve Temurhan'ı da görmüştü ama şimdi gözden kaybolmuşlardı. Aleyna da okuldan arkadaşlarıyla birlikteydi. Zaten buraya gelişleri de bu arkadaşları yüzünden olmuştu.
Atakan birkaç saat önce izin gününü evinde huzurlu bir şekilde geçirmekle meşguldü. Bir haftadır yaptıkları gibi Tahir'le konuşuyorlardı. Yatağına uzanmış Tahir'in ona gittiği otelde yaptığı yemekleri anlatmasını dinliyordu. Sarışın adam arada onu görüntülü de arıyordu. Atakan ilk aradığı zamanı hatırlıyordu da neredeyse telefonunu elinden düşürüp paramparça edecekti. Tahir'in ilk görüntülü araması gittiği günden 2 gün sonra olmuştu. Atakan işten eve yeni gelmiş ve kendini duşa atmıştı. Duştan sonra da çok yorulduğu için hemen yatacaktı. Çünkü Tahir'in eksikliği mutfakta onlara ekstra sorumluluk yüklüyordu. Pijamalarını giymiş Tahir'in attığı 'napıyorsun?' mesajına cevap yazıyordu ki küçük kalp krizi sebebi olan görüntülü arama o zaman gelmişti. Atakan yalan yoktu ilk açmak istememişti. Sonra ise özlem duygusu, utangaçlığının önüne geçti. Tahir'i görmek istiyordu.
Aramayı açtığımda ise doğru kararı verdiğini anlamıştı. İlk gün sadece birkaç dakika konuşmuşlardı. Onda da Atakan mutfaktaki durumu anlatmıştı ama 2.gün Tahir yine aynı saatte aradığında konuşma biraz daha uzamıştı. Bu sefer Tahir de orada yaptıklarını anlatmıştı. Sonra günler devam ettiğinde konuşmalar doğru orantılı biçimde uzamıştı. Atakan kendisine yemek hazırlarken Tahir ona telefondan yardım etmişti. Dersleri de böyle başlamıştı. Akşam isten döndükten sonra Tahir aynı saatte onu arıyor ve birlikte yemek yapıyorlardı. Daha doğrusu Atakan yapıyor Tahir onu yönlendiriyordu. Bu sayede çok istediği özel derslerine de kavuşmuştu ama maalesef online yapmak zorundalardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıfır Hata
Fiksi Remaja"Beceriksiz bir aşçı olduğunu kabul ediyor musun?" Kabul etmiyordu. Bu mesleği yapabilmek için ailesinin yaptığı fedakarlıkları göz ardı edemezdi ama karşısındaki adam onu mahvediyordu. Hissettiği duygular yüzünden canı yanıyordu. "Evet." "Evet ne...