47°

2.9K 387 82
                                    

Atakan ne kadar büyürse büyüsün sanırım annesinin gözünde her zaman küçük bir çocuk olarak kalacaktı. Çünkü geldiklerinden beri annesi, en küçük oğlunu dibinden ayırmamış saatlerce süren yolculukta bile sağ kalmayı başarabilmiş yemeklerle beslemeye çalışıyordu. Atakan kaç defa "Yeter." demişti ama annesi Nuray bir türlü oğlunu dinlemiyordu.

"Anne." dedi ağzındaki yeşil mercimekli böreği yutmaya çalışırken. "Yiyemem daha fazla."

"Aman, yeme de kuş kadar kal iyice."

"Hanım yeter. Oğlanı geldiğimize pişman etme."

"Baba olur mu öyle şey? Gelmenize çok sevindim." Gerçekten de sevinmişti. İki gün önce annesi geleceklerini söylediğinde Tahir'le yaşadıkları sorun yüzünden doğru düzgün algılayamamıştı ama ailesi resmen evine gelmişti.

"Atakan senin ev arkadaşın nerede?" Salih abisi telefonuyla uğraşmayı kesip nihayet onunla konuşmuştu. Kesin bir sorunu vardı yoksa abisi böyle davranmazdı. Atakan ona ne olduğunu mutlaka uygun bir zamanda soracaktı.

"Öztürk çalışıyor şu an." Normalde Atakan da çalışacaktı ama ailesi geleceği için haftalık tatilini bugün kullanmıştı. "Bu saatlerde gelmez." Atakan aslında ailesi için bir otel ayarlamayı düşünmüştü ama Öztürk ısrarla olmaz demişti. Atakan'ı ikna etmiş ailesini eve getirmesini istemişti.

"Ne iş yapıyordu?" Babasına bir cevap vermedi gerekiyordu ama Öztürk'ün ne iş yaptığını o da bilmiyordu. Sadece geçenlerde bir şeyler taşımaktan her yeri ağrıdığını söylemişti. Sürekli iş değiştirmese Atakan belki düzgün bir cevap verebilirdi.

"O gün ne iş varsa onu yapıyor. Nakliyat, tamir, her ne varsa."

"İş bulamıyor herhalde çocuk. Yazık, İstanbul'da zor tabii. Sen arada bir eksiği var mı sor, oğlum."

"Tamam, baba. Sorarım."

"Atakan'ım sen de geleceksin değil mi düğüne?" Annesini hiç kırmak istemiyordu ama onca akrabanın arasına giresi de yoktu. Hemen Atakan ne yapıyor, daha evlenmiyor mu gibi sorularla onun canını sıkıyorlardı.

"Anne ben gelmesem."

"Olmaz, gelceksin."

"Anne o zaman niye soruyorsun ki çocuğa?" dedi abisi. "Kaç yaşında oldum beni de zorla sürüklüyorsun?" Şimdi anlaşılmıştı. Abisi demek bu yüzden tavırlıydı.

"Salih." Babasının sesini duyan abisi sinirle ayağa kalkıp tam karşılarında duran balkona çıktı.

"Ben bir bakayım." Atakan ayağa kalkıp abisinin peşinden balkona çıktı. Arkasından kapıyı da kapatıp balkon korkuluklarına yaslanmış sigara içen abisinin yanına geçti.

"Abi, iyi misin?"

"Atakan evin ne güzelmiş, lan?" Abisi sorusunu tamamen duymamazlıktan gelmişti. "Keşke ben de senin gibi uzaklaşabilseydim."

"Neden öyle diyorsun?"

"Oğlum, kaç yaşına geldim hala ailemle yaşıyorum. Küçücük köyden ne çıkabiliyorum ne de başka bir şey yapabiliyorum. Elimde bir mesleğim olsa çekip gideceğim de anca hayvanlara bakıp tarla takkayla uğraşıyorum."

Atakan daha önce abisinin ağzından bu lafları hiç duymamıştı. Bu yüzden şaşkındı. Ne yapması gerektiğini bilememişti.

"Annemler yarın hemen dönecekler ya sen biraz daha kalsana abi."

"Yok, gideyim ben de. Sen beni neden getirdiniz diye atarlanmama bakma. Yalnız başlarına yollamazdım onları. Yol uzun, yaşlı başlı insanlar, başlarına bir şey gelir."

Sıfır HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin