Çok huzursuzdu. Endişe dışında hiçbir duyguya odaklanamıyordu. Yaklaşık yarım saat önce lokantaya gelmişlerdi. Serviste onunla birlikte olan çalışanların hepsini ilk defa görüyordu. Sabahki çalışan sayısından daha kalabalıklardı. Herkesin giydiği önlüklerden anlayabildiği kadarıyla 3 bulaşıkçı, 5 garson, içki bölümünde çalıştıklarını tahmin ettiği 2 kişi ve kendisi gibi siyah önlük takan 6 aşçı vardı. Akşam yemeği servisi henüz başlamadığı için masaların hepsi boştu. Menajerleri Serra, onları bir oraya toplamıştı. Hepsi ayakta onun konuşmasını bekliyordu.
"Herkese şimdiden güzel bir akşam diliyorum. Aramıza yeni katılan aşçımız Atakan ile tanışın." Bütün bakışlar ona döndüğünde utanç verici bir şekilde yanakları ısındı. Kıpkırmızı olduğuna emindi. Ne diyeceğini bilemediği için kısık bir sesle merhaba, deyip önlüğünün kemerine sıkıştırdığı havluyu eliyle sıktı. Bu kadar insanın ilgisi üzerindeyken konuşmaya alışkın değildi. Serra bunu fark etmiş olmalıydı ki konuşmasına devam etmişti. "Her akşam başlamadan önce kısa bir personel brifingi yaparız. Bu akşamın menüsünü herkes biliyor sanırım." Sarışın kadın etrafındakilere baktığında herkes başını salladı. "Atakan sen bugün baş aşçı yardımcımız Aslan'ın yanında olacaksın. O sana neler yapman gerektiğini söyler."
Güzel kadın Atakan'a eliyle karşısında duran esmer adamı gösterdi. Otuzlarının başında duruyordu. Yakışıklı biriydi, aldığı yaşlar ona yaramışa benziyordu. Atakan şu an mutfakta bulunan herkesin çok iyi göründüğünü fark etmişti. Sanki hepsi özellikle seçilmiş gibiydi. Onların arasında kendini daha kötü hissediyordu. Hiçbir zaman görünüşünü beğenen biri olmamıştı.
"İsmim Aslan." Atakan'ın onu uzun uzun incelediğini fark eden adam hafifçe gülümsedi. Karşılık olarak başını sallamakla yetindi. Zaten Aslan da daha sonra tüm dikkatini menajerleri Serra'ya vermişti. "Tahir Beyler ne zaman teşrif ederler acaba?" Atakan duyduğu isimle bir kez daha kapıya baktı. Yine aynı görüntüydü.
"Gelir şimdi." Konuşan kişi Atakan'ın yanında duran minyon kızdı. Düz, kahverengi saçlarını sıkıca at kuyruğu yapmıştı. Bu yüzden badem gözleri iyice ön plana çıkmıştı. Atakan'la yaşıt olabilirlerdi.
Kızın dediği gibi Tahir Zeybek lokantanın kapısından içeri girdiğinde herkes ona baktı. Atakan üzerinde bu kadar bakış olsa bırakın yürümeyi bir adım bile atamazdı ama bu adam öyle değildi. Uzun boyluydu hatta o kadar uzundu ki Atakan kısa boy genlerinden nefret etti. Adamı daha önce sadece fotoğraflardan gördüğü için uzun uzun incelemeye başladı. Üzerinde siyah bir gömlek vardı. Gömleğinin kollarını kıvırdığı için kollarındaki kas oranı göz önüne çıkmıştı. Atakan'ın daha önce çalıştığı baş aşçıların çoğu göbekli ve yaşlıydı. Tahir Zeybek ise o kadar fit duruyordu ki bu görünüş, Atakan'a onun spor salonlarından çıkmadığı fikrini düşündürttü. Sarı saçları kısaydı ama sakallarını 3-4 gündür kesmiyor olmalıydı. Onlar bile sapsarıydı. Bu adamın genlerinde kesinlikle bir göçmenlik olmalıydı. Bu kadar sarışın olması normal değildi. Atakan da sarışındı ama onu saçları kumrala yakın bir sarıydı.
"Ne bekliyorsunuz?" Daha önce videolardan duymaya alışkın olduğu kalın ses ortama bomba gibi düştü. "Herkes işinin başına." Herkes çil sürüsü gibi dağılırken Atakan ne yapacağını bilmez bir şekilde ortada kalakalmıştı. Koyu mavi gözler onu bulduğunda ise gerginlikle alt dudağını dişiyle ezdi. "Sen kimsin?" Galiba adını unutmuştu.
"Atakan, yeni gelen çalışanımız. Bir haftadır sabahçıydı." Serra konuştuğunda gerginlikten bayılacak olan genç rahat bir nefes aldı. Tahir Zeybek hala ona bakıyordu. Onun bedenini baştan aşağı inceliyordu. Atakan göz hapsine alınmaktan hiç hoşlanmıyordu.
"Davut'un yeğeni gelmeyecek miydi?" Davut kimdi onu bile bilmiyordu.
"Davut Bey hastanede olduğundan Mete birkaç gün sonra gelecek." Mete'nin de kim olduğunu bilmiyordu. Uzun boylu adam ona bakmayı kesip kolundaki saatine baktı. Sonra da tek kelime etmeden mutfağa doğru yürüdüğünde Atakan arkasından bakakaldı. Konuşamamıştı bile. Hiç böyle hayal etmemişti.
"Aslan!" Serra yüksek sesle başaşçı yardımcısına seslendiğinde adamın arkasından boş boş bakmayı kesti. "Atakan'ı yanına al." Aslan'ın sesi mutfaktan kulağına iliştiğinde koşarak mutfağa girdi. Girdiği an ise şok oldu. Herkes ne ara başlamıştı bilmiyordu ama mutfak savaş alanı gibiydi. Birbirlerine bağıran insanlar arasında Aslan'ın yanına ulaşmayı başardığında adam onu kollarından tutup tezgahın başına çekmişti.
"İstiridyeler sana emanet. Bakalım ne kadar iyi temizliyorsun?" Nefret ederdi.
Aslan onu öylece bırakıp ocağın başına geçti. Atakan hemen yanındaki sol tarafındaki kıza baktı. At kuyruklu kızdı. Kız izlenildiğini fark etmiş gibi ona baktığında Atakan hemen eldivenleri giymeye başladı.
"Selam." Kızın sesini duyduğunda bir tanesini giyebilmişti.
"Selam."
"İsmim Aleyna." Konuşurken de bir yandan önündeki sebzelerle uğraşıyordu. Atakan da onun gibi yapmaya karar verip istiridye bıçağını eline aldı. Kabuğun altındaki kısmı dikkatlice kırdı. Daha sonra bıçağı sürükleyip kabuğu tamamen açtı. "Stajyerim. Sen kaç yaşındasın? Genç duruyorsun."
"26 yaşındayım."
"Ciddi misin?" Bu tepkiye artık şaşırmıyordu. "Seni daha yeni mezun olmuş falan sanıyordum. Çok genç görünüyorsun."
"Aleyna konuşmayı kes." Genç kız anında konuşmayı kesti. Atakan arka mutfaktan yanlarına gelen adama baktı. Mutfak iki bölümden oluşuyordu. Arka tarafta pastane şefleri ve bulaşıkçılar vardı. Ön kısımda ise yemekler yapılıyordu. "İsmin Atakan de mi?"
"Evet, şef." Sonunla konuşabilmişti. Kendisini bunun için tebrik etmesi lazımdı. Mavi gözler onun temizlediği istiridyelere döndü. Kontrol etmek için iyice dibine girdiğinde kısa boylu çocuk geriye bir adım atmak zorunda kalmıştı.
"Biraz daha dikkatli çıkar." Aradaki boy farkı yüzünden başını yukarı kaldırmak zorunda kalmıştı. İstiridyelerin kokusundan dolayı ne kadar az olsa da Tahir'in kokusunu alabiliyordu. "Sen komi misin?" Bu soruyu beklemiyordu. Elbette komi değildi. O da 4 yıllık gastronomi eğitimi almış bir aşçıydı.
"Hayır, değilim."
"Daha önce ne bölümünde çalıştın?"
"Balık ve deniz ürünleri."
"Daha önce bu bölümde çalışmış olmana rağmen böyle mi istiridye temizliyorsun?"
Alışık olduğu bu tonlama, küçümseyen bu bakış hepsine aşinaydı. Ancak bu aşinalık kendine öğretmen bellediği kişiden gelince canını daha çok acıttı. Yine hata yapmıştı.
-T
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıfır Hata
Teenfikce"Beceriksiz bir aşçı olduğunu kabul ediyor musun?" Kabul etmiyordu. Bu mesleği yapabilmek için ailesinin yaptığı fedakarlıkları göz ardı edemezdi ama karşısındaki adam onu mahvediyordu. Hissettiği duygular yüzünden canı yanıyordu. "Evet." "Evet ne...