48°

3K 376 96
                                    

Ailesiyle geçirdikleri çok kısa bir zaman diliminden sonra sabah onları yolcu etmiş ve ardından işe doğru yola koyulmuştu. Artık rutin haline getirdiği hazırlıklardan sonra da kendisi için gelen balık siparişini pişirmeye koyulmuştu. Bugün Mete yanında olmadığı için ekstra yorucu olacaktı ama kendini buna hazırlamıştı. Bu yüzden mesai saati başladığından beri hiç durmadan çalışıyordu. Tabiri caizse kıçını kaşımaya vakti yoktu. Bu yüzden gözü ne Tahir'i ne de başka birini görmüştü. Şu anda da odağı tezgahta duran uskumrunun ince zarını çıkarmaktı.

"Yardıma geldim." Tahir'in sesini duyduğunda ona baktı. Ne ara yanına geldiğini bile anlamamıştı. Tahir, Atakan'ın önünde yığılı duran sipariş kağıtlarından birini alıp malzemeleri çıkarmaya başladığında o da balığa ince dilimler atmakla meşguldü. "Bugün şansına herkesin deniz ürünleri tercih edeceği tuttu." Gerçekten de öyleydi. Kimse kırmızı et tercih etmiyordu.

"Önemli değil. Benim için iyi oluyor."

"İlk tanıdığım Atakan olsa şimdiye eli ayağına dolaşmıştı."

Atakan yanında kalamarlarla uğraşan adama gülümsedi. Aslında bahsettiği bu değişiklikte onun çok emeği vardı. Atakan'a menüdeki tüm yemekleri defalarca kez yaptırmış hatalarını tek tek söylemişti. Bu yüzden sarışın çocuk daha bir özgüvenli çalışıyordu. Tahir Zeybek'ten ders almıştı.

"Senin sayende." Mutfaktaki herkes kendi işiyle uğraştığı için onları duyan kimse yoktu.

"Hayır." Mavi gözler, onun üzerindeydi. "Benim yaptığım küçük bir yardımdı. Hepsi senin yeteneğin ve çok çalışman sayesinde." Bu cümleler yaptığı işi bırakmasına sebep oldu. Çünkü takdir edilmenin verdiği haz onu durdurmuştu.

"Teşekkür ederim." Sesindeki minneti gizleyemiyordu. Tahir'le birlikte olmak ona iyi geliyordu. Kendisini, hayranlıkla izlediği o ilişkilerden birindeymiş gibi hissediyordu.

"Bugün bendesin değil mi?" Tahir ona kılçıkları ayıklaması için cımbızı uzatırken kulağına fısıldamıştı. Çünkü bu cümle düşük bir ihtimal bile olsa kimsenin duymasını istemeyecekleri türdendi.

"Evet." Ailesiyle geçirdiği akşam uyumakta zorlanmıştı. Tahir'in yatağında ona sarılarak uyumak sarışın çocuğun çoktan alışkanlık haline getirdiği bir şeydi.

Tahir onun cevabını duyduktan sonra, bilerek yaptığı çok bariz bir şekilde, Atakan'ın arkasından uzanarak yandaki tabağı eline aldı. Atakan hala arkasında duran bedenin tüm sıcaklığını hissediyordu. Başını biraz çevirse direkt yüz yüze geleceklerdi. "Biraz yavaş hareket etmiyor musunuz, şefim?" Atakan bu soruya gülmeden edemedi. Yavaş modda tabağı alıp tekrar yerine geçen Tahir'di, Atakan değil."

"Özür dilerim, Tahir şefim." Resmen oyun oynuyorlardı. "Dikkatimi dağıtan şeyler var da." Bir yandan da tavaya attığı balığın pişip pişmediğini kontrol ediyordu. O pişerken yanına zeytinli ve kaparili yağ hazırlamalıydı. Acele ederek kapariyi küçük küçük doğradı.

"Çok sevimli olduğun için özrün kabul edildi."

Tahir gülerek yanından ayrıldığında Atakan kıpkırmızı olmuş bir suratla tabağını servise hazırlamaya çalışıyordu. Yüksek tempolu bir günün daha sonuna gelene kadar ise çalışmayı hiç kesmedi. Bugün normalde yorulduğun iki katı kadar yorulmuştu. Arada Tahir ona yardım etmeye gelse de onun da ilgileneceği şeyler olduğundan çok fazla yardım edememişti. A

Ağrıyan ayak tabanlarının acısına katlanarak üzerini değiştirmeyi başarmıştı. Diğer çalışanlar çoktan çıkıp gitmelerine rağmen o hala soyunma odasındaydı. Tahir de ne bir mesaj atmış ne de aramıştı. Bu onun da daha işinin bitmediğini gösteriyordu. Atakan yine tüm gücünü toplayıp ayağa kalktı. En azından otoparka kadar yürümesi gerekecekti. Kimse onu kucaklayıp götürmeyecekti.

Sıfır HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin