6.6K 542 102
                                    

Planlar beklenildiği gibi gitmediğinde, hazırlanan yol değiştirilmeli ve yeni bir plan yapılmalıydı. Doğrusu, buydu. Yapılacak en büyük yanlış, başarısız olduğunu kabul etmemek ve aynı şeyleri yapmaya devam etmekti. Atakan bunu yapıyordu. İşe başlayalı tam olarak 15 gün olmuştu. Bugün maaşı hesabına yatmış hiç vakit kaybetmeden ev kirasını ödemişti. Daha sonra da bugün tatil günü olduğu için ev için alışverişe çıkmıştı. Her zaman gittiği markete gitmek yerine tüm cesaretini toplamış ve otobüse atlayıp büyük alışveriş merkezine gelmişti. Kendisine bir kahve sipariş etmişti ve dakikalardır yalnız başına bir kafede oturuyordu. Yalnız olduğu için de bol bol düşünme fırsatı buluyordu. Fırsat demek de doğru olmazdı, tek yapabileceği buydu.

Akşamcı olduğu 7 gün boyunca her Allah'ın günü azarlanmıştı. Tahir Zeybek, her defasında onun yaptığı hataları yakalamış ve bir güzel azar çekmişti. Atakan galiba alışmaya başlamıştı. Mesela 2.gün yanlışlıkla gıda etiketlerken 1 rakamını 7 gibi yazdığı için ürünün tarihi değişmişti. Başaşçı bunu nasıl fark ettiyse fark etmiş A.T. kim, diye tüm mutfakta bas bas bağırmıştı. Bağırdığı harfler Atakan'ın baş harfleriydi. Atakan sesini çıkarıp benim demeye tırsmıştı. Adam öyle bir bağırıyordu ki ses telleri kesin hasar alıyordu. Atakan en sonunda benim dediğinde ise belasını bulmuştu. Tahir Zeybek ona tam bir A4 kağıdına boşluk kalmayacak şekilde tüm rakamları yazdırmıştı. Eli kopmuştu ama asıl sorun bu da değildi. Kağıdı göstermek için onun ofisine gittiğinde ise ben senin öğretmenin miyim de bana ödevini getiriyorsun, diye onu kovmuştu. Atakan tuvalete gidip ağlamıştı.

Kahvesinden koca bir yudum aldı. Kağıt pipet ağzında eridiğinde yüzünü buruşturdu. Nefret ediyordu bunlardan. Sanırım çelik pipet almalıydı.

Etrafa bakarken gözünü insanlardan uzak tutmaya çalışıyordu. Kimseyle göz göze gelmek istemiyordu. Zaten en kenardaki masada oturduğu için çok kolay oluyordu. Ağladığı günü aklından silmeye çalıştı. 5.günü düşündü. 5.gün lokantaya yeni aşçı gelmişti. Mete Çamlıca, lokantanın sahibinin yeğeniydi. Atakan bunu Aleyna'dan duymuştu. Mete bölüm şefi olduğu için Aslan onu yanından yollamıştı. Artık Mete'nin yanında çalışıyordu. Uzun boylu, ela gözlü çocuk ona ilk başta çok korkutucu gelmişti ama hiç öyle biri değildi. Onu da egolu biri sanmıştı. Çünkü bu şehirde tanıştığı herkesin kocaman bir egosu vardı ama Mete öyle değildi. Ona çok yardımcı olmuştu. Tek sorun, galiba Tahir ve o iyi anlaşamıyordu. O ikisi arasında sürekli bir anlaşmazlık çıkıyordu. Atakan bazen bu yüzden kendini bu çatışmaların arasında buluyordu ama Mete sayesinde Tahir'in üzerindeki baskısının azaldığını göz ardı edemezdi.

Tahir Zeybek hakkında ne düşüneceğini bilmiyordu. Adamla onu azarladığı zamanlar haricinde düzgünce konuşmayı bile becerememişti ki. Halbuki ne büyük umutları vardı, ondan yeni şeyler öğrenecekti, onun gibi iyi bir aşçı olacaktı. Olmuştu, aynen. Bir Gordon Ramsay, bir o.

Kendi saçma yorumuna gülmemek için avuç içini dudaklarına bastırdı. Çok salaktı. Nasıl böyle biri olmalı başarabiliyordu?

Yoldan geçen insanlara bakarken gördüğü tanıdık bedenle elini dudaklarından çekip doğruldu. Net görmek için gözlerini kısıp bir daha baktı. Siyah arabayı yol kenarına park edip inen uzun bedeni hemen tanımıştı. Tahir'di ama yanında biri daha vardı. Siyah elbiseli kadın arabanın arkasından dolaşıp onu bekleyen adamın koluna girdi. Birbirlerine gülümseyip kafenin karşısındaki lokantaya girdiklerinde Atakan şok olmuş bir şekilde arkalarından baktı. Tahir Zeybek gülebiliyordu. O adamın güldüğünü görmeyi bırak, gülümser gibi olduğunu bile görmemişti.

Büyük camların çevrelediği lokantanın, şans eseri Atakan'ın onları görebileceği bir masasına doğru yürüdüler. Tahir esmer kadının sandalyesini çekip oturmasına yardımcı olup kendi sandalyesine geçtiğinde izlemeye devam etti. Yaptığı ayıptı ama yine de yapıyordu. Sarışın adam siyah takım elbisesinin ceketinin düğmesini açıp yerine yerleşti. Sanırım randevudalar, diye düşündü. Niyeyse onun bekar olduğunu düşünmüştü.

"34 yaşında adam niye bekar olsun?" Kendi kendine konuştuğunun bile farkında değildi. Kahvesinden bir yudum daha alıp izlemeye devam etti. Garson siparişlerini alıp gittiğinde ikili konuşmaya başladı. "Yemek söyledi de sanki beğenecek." Tahir Zeybek hakkında bildiği tek şey standartlarının aşırı yüksek olduğuydu. Bu şu an konuştuğu kadından bile belli oluyordu. Kadın resmen esmer güzeliydi. Onların yemekleri gelene kadar onları izlemeye devam etti.

Hava iyice karardığında daha fazla oturmak istemedi. Zaten kahvesi de bitmişti. Boş sandalyeye bıraktığı poşetleri alıp kafeden çıktı. Sonra neden yaptı bilmese de yolun karşısına geçip lokantanın tam karşısında bulunan durağa doğru yürüdü. Duraktaki birkaç insana bakmadı bile. Elindeki poşetlere rağmen kollarını göğsünde birleştirip keyifle yemek yiyen ikiliye baktı. Kendine engel olamıyordu. Gözüyle yolu kontrol edip otobüsün gelmediğinden emin olunca tekrar soluna döndü. Onu izleyen mavi gözlerle karşı karşıya gelince sanki mutfaktaymış gibi hazır duruşa geçti. Adamı uzaktan görmek bile onu tetikliyordu. Onun bu halini fark eden Tahir, dayanamayıp güldüğünde karşısında kadın da merak etmiş olmalı ki arkasını dönmüştü. Atakan bu kadarı da fazla diyerek durakta beklemeye kesip yürümeye başladı. Titreyen elleri yüzünden poşetleri zor tutuyordu.

Neden kaçmıştı ki?








-T

Sıfır HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin