17°

6.8K 608 277
                                    

İstanbul'a geleli, işe başlayalı tam tamına iki ay olmuştu. Sabahçı olarak çalıştığı günleri saymazsa bir buçuk aydır Tahir Zeybek'in mutfağında aşçı olarak çalışıyordu. Çok değil bundan 60 gün önce onun gibi olmak için çabaladığı, kendisine varış noktası belirlediği adamın yeri şimdilerde çok daha farklıydı. Atakan böyle olacağını asla düşünmezdi. Düşünülmeyen ihtimaller, fark edilmeyen yollar insanın canını acıtıyordu acıtmasına ama daha çok şaşırtıyordu. Tahir'le olan konuşmalarının sonuncusu o gece otelde yaşanmıştı. Günlerdir ne konuşuyorlardı ne de azar yiyordu. Bu iyi miydi kötü müydü, bilmiyordu.

"Ata bence tuvaleti bir süre kullanma kanka." Odasının önünden geçen esmer çocuğa baktı. En son 15 dakika önce falan banyoya girmişti ama o zamandan beri çıkmamıştı. "Ayaklarım uyuştu lan." Öztürk garip bir yürüyüşle Atakan'ın odasının karşısındaki odasının kapısını açıp girdi. Atakan o sırada masasında oturup dizi izlediği için soluna baktığı gibi Öztürk'ün odasını görebiliyordu.

"Ne yedin bu kadar?" Odadan odaya konuşuyorlardı. Öztürk'ün yatağı tam kapının karşısındaydı. Yüz aşağı yatmış bir şekilde Atakan'ı izliyordu.

"Mehmet ayısı dün zorla çiğköfte yedirdi. Benim mideyi bozuyor."

Atakan yüzünü buruşturup ona baktı. Son günlerde Öztürk'le çok fazla vakit geçiriyorlardı. Mehmet de sürekli onlarda olduğundan üçü hiç ayrılmıyor gibi bir şeydi. Bu durum Atakan'ın hoşuna gidiyordu. Yalnız değildi, artık arkadaşları vardı. Arada bir de Mete ve Temurhan'la buluşuyorlardı ama bazen Mete gelemiyordu. O günlerde Temurhan ve Atakan bir nevi terapi yapıyorlardı. Atakan ona ailesiyle ilişkisini, sürekli yaşadığı anksiyete krizlerini anlatmıştı. Temurhan'ın anlattıkları ise çok farklı şeylerdi. Atakan ilk duyduğunda şaka yaptığını falan düşünmüştü.

"Su iç bol bol." Atakan izlediği diziyi durdurup sosyal medyaya girdi. Karşısına çıkan restoranın hikayesine tıkladı. "Öztürk sen Çamlıca'nın yaptığı yıl dönümü partisinin ne olduğunu biliyor musun?" Dünden beri restoranda bu konuşuluyordu. Bugün işe sabahtan bazı çalışanlar gidecekti ve akşamki etkinliğe hazırlık yapılacaktı. Atakan o çalışanların arasında olmadığı için mutluydu.

"Biliyorum." Öztürk yatağından kalkarak onun odasına geldi. Atakan'ın hala baktığı hikayeye baktı. "Her sene yapıyorlar. Restoranın büyük salonunda amcamın zengin panpaları toplanıyor. Kanepe midir koltuk mudur nedir ondan yiyip şampanya içiyor burjuvalar." Atakan onun konuşma tarzına bayılıyordu. Sürekli onu güldürüyordu.

"Sen gidecek misin akşam?" Gitmeyeceğini biliyordu. Öztürk Çamlıca'ya adımını atmazdı. Amcasıyla arasındaki konuyu tam bilmese de anlaşamadıklarını biliyordu ama bilmediği şey neden Mete gidiyordu da Öztürk gitmiyordu?

"Köylüyüz diye bizi beğenmezler oğlum."

"Ben de köylüyüm. Ne yapacağım?" Atakan stres olmuş bir şekilde Öztürk'e baktığında Öztürk kahkaha attı. "Dalga geçerler mi benimle? Gitmeyeyim ben de." Gitmeyecekti. Zaten zorunlu da değildi. Kimse onun yokluğunu da fark etmezdi. Aleyna dünden beri birlikte gidelim diye ağlıyordu ama ikna ederdi onu da.

"Şaka yapıyorum lan. Gerildin hemen." Öztürk ciddileşince Atakan ona baktı. "Benim gitmeme sebebimi az çok tahmin edebiliyorsundur. Mete abim gidecek. Hem galiba Temurhan da gidecekmiş." İşte buna şaşırmıştı. Temurhan'ın anlattığına göre Davut Çamlıca onlara az çektirmemişti.

"Temur niye gidiyormuş?"

"Ben de şaşırdım valla. Vardır bir sebebi."

"O zaman ben de mi gitsem?" Aslında gitmeyi istiyordu. Nasıl bir etkinlik olduğunu merak ediyordu. Köşede dururlardı. Kimse onu fark etmezdi. Hem Temurhan da geliyorsa yalnız da kalmazdı.

Sıfır HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin