Acaba Atakan annesinin dediği gibi aşırı evhamlı bir insan mıydı? Bir şeyi altında herhangi bir anlamlı nedeni olmasa bile kafasına takıyor muydu?
Doğru, takıyordu. Takmayı bırak hayatını buna göre yaşıyordu. Dünden beri Tahir'in söylediği şeyler ona rahat vermiyordu. Bu ilişkisinin de önceki gibi onun yüzünden bitecek olması korkudan kafayı yemesine sebep oluyordu. Tahir'in onu bırakma ihtimalini düşündükçe delirecek gibi oluyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
Tüm gece uyuyamamıştı. Yanında uyuyan adamı seyretmişti. Yüzüne dokunmuş, saçlarını okşamıştı. Uykusunun ağır olduğunu bildiği için rahat davranmıştı. Tahir yanında huzurla uyurken Atakan'ın bedeninde gezinen huzursuzluk onu zehirliyordu. Sabahın erken saatlerinde ise Tahir'i uyandırmadan evden çıkıp gitmişti. Ona işi olduğu için erken çıktığını belirten bir mesaj atıp saatlerce yürümüştü. Temiz havada yürümek bile iyi gelmemişti. Şimdi de evindeydi. Yalnız değildi.
"Atakan daha ne kadar kabak çekirdeği yemeyi düşünüyorsun?" Ağzına götürdüğü çekirdeğin kabuğunu diğer kabukların bulunduğu kaseye attı. Kocaman bir dağ olmuştu ama yemeğe devam ediyordu. Bu yüzden ona sorgulayan bakışlarla bakan Temurhan'a omuz silkti.
"Kanka sen bunu neden yiyorum demiştin?" Öztürk okey taşlarını dizdiği için ona bakmıyordu. Saatlerdir okey oynuyorlardı ama sıkılmamışlardı. Atakan bu dörtlüye bazen çok şaşırıyordu.
"Serotonin içeriyor diye." diye cevap verdi sarışın çocuk. Aslında bunu daha önce de söylemişti.
"Ne tonin, pardon."
"Seratonin, kara cahil." dedi Mete yanında oturan kardeşinin ensesine bir tane yapıştırarak. "Mutluluk hormonu."
"Abi ne vuruyorsun ya?"
"Belki okusaydın bilirdin, Öztürk."
"Temurhan şu an senin üniversite dramını çekemeyeceğim." Atakan bu ikisini bildik bileli Temurhan, Öztürk'ü üniversite sınavına sokmaya çalışıyordu ama bir işe yaramıyordu. "Mehmet sen de at artık şu taşı."
"Düşünüyorum." dedi Mehmet gailesiz bir şekilde. Atakan okey oynamayı bilmiyordu ama izlediğine göre Mehmet'in çok fazla düşündüğüne emindi. Atakan onu gördüğünde nasıl olduğunu, iyileşip iyileşmediğini sormuştu ama Mehmet ona uzaylı görmüş gibi bakıp "İyiyim." demişti.
"Ne düşünüyorsun mesela? Evrenin sırlarını falan mı?"
"Ananın-"
"Lan!" Mete birden bağırdığında Atakan elindeki kabak çekirdeğini düşürdü.
"Pardon, Mete abi." dedi Mehmet utanarak. "Yanlışlıkla çıktı ağzımdan."
"Oğlum siz nasıl sevgilisiniz lan?" Atakan buna çok fazla katılıyordu. Mehmet ve Öztürk'ün dinamiği çok değişikti.
"Ayrıldık biz."
"Ne?!" Dört kişi de tek bir ağızdan konuştuğunda konuşmayan tek kişi ve sorunun muhatabı olan Öztürk umursamazca elindeki taşı döndürmeye devam ediyordu. Atakan kendilerinin şaşırmasına tamam, diyordu ama Mehmet de şok olmuştu.
"Ne diyorsun Öztürk? Ne zaman ayrıldık biz?"
"Sana dün attığım mesajdan sonra."
"Ne mesajı?" dedi Atakan merak ederek. Hatta oturduğu koltuktan kalkıp Öztürk'ün yanındaki boş sandalyeye oturmuştu.
"Öztürk delirdin herhalde."
"Ben de merak ettim. Ne mesajı?" Aynı soruyu şimdi de Temurhan soruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıfır Hata
Teen Fiction"Beceriksiz bir aşçı olduğunu kabul ediyor musun?" Kabul etmiyordu. Bu mesleği yapabilmek için ailesinin yaptığı fedakarlıkları göz ardı edemezdi ama karşısındaki adam onu mahvediyordu. Hissettiği duygular yüzünden canı yanıyordu. "Evet." "Evet ne...