Not: Hikayede yazım yanlışı vardır. Uyarmak için lütfen yazmayın. Çünkü düzeltecek bir vaktim yok. Hızlı bölüm yazmak için direk yazdım bölümleri. O yüzden dalga geçmeden yazın lütfen. İyi okumalar dilerim.
1,
Bilinmeyen Numara!
~~
"Son eşyayı da koydum." Emir elindekilerini bırakarak kendini yeni aldığım yatağımın üstüne attı. Derin bir nefes çekerek bende köşede duran tekli koltuğa oturdum.Aslı ile ikimiz yeni bir ev tutmuştuk. Onun ailesi öldüğünde ben üniversite sınavını kazanmıştım. Şimdi ise İzmir'e gelmiş ev tutmuştuk tabi Emiri'de yardım amaçlı çağırmıştık.
"Dışarı çıkalım mı?" Aslı elindeki bezi kirli suyun kenarına koyarak bana baktı. İlk günkü heyecanını gözlerinden okuyordum.
Her ne kadar buraya iki gün önce gelmiş olsak ta. Küçücük evden takılı kalmıştık bir nevi.
"Bade?" bakışlarını bana çeviren Emir'e döndüm. Üstümde dünden kalan bir yorgunluk vardı, eşyaları taşırken o kadar yorulmuştum ki bir süre baygınlık geçireceğimi sanmıştım.
Ayağa kalkmış dik dik bana bakan Emire gülümsedim, her ne kadar yorgun olsam da, gezmek istiyorlardı.
"Peki gidelim ama nereye gideceğiz?" ellerimi bağdaş yaparak yorgunluktan tutmayan beliyle uzanmaya çalışan Aslıya döndüm, bu sefer.
Emir bir süre düşünürken başını salladı. O da bizim gibi sayılırdı. Tek farkı bu koca şehirde bizden üç ay önce gezmeye başlamış olmasıydı.
"Marina kafeye gidelim." Başımla onaylayarak ayağa kalktım. Üçümüzde ellerimizi yıkayıp üstlerimizi değiştirip evden çıktık. Yorgunluktan tutmayan bacaklarımı zar zor kapı girişine getirdiğimde arkada fuğulu gözüken iki kişiye baktım.
Dün eşya taşımada bize yardım eden Emir'in arkadaşlarıydı. Kapıyı açtığımda her ikisi bana bakıp gülümsedi, "Emir bizde senin yanına geliyorduk. "
Siyah saçlı çocuk Emir'e sarılırken diğeri benim üstüme bakmıştı. Rahatsızlığımı beli etmemek için giydiğim üstü çekiştirdim. Ne kadar açık olduğunu fark ettim.
Ankara gibi soğuk bir kente yaşıyordum ve bu kadar sıcak hava olmadığı için bu kadar açıkta giyinmiyordum. Bir süre bakışını kestiğinde rahatladım. Düşüncelerimi yarıda kesen Emir'in konuşması oldu."Bade?"
Bakışlarım Emire kayarken başımla sağa çevirdim. "Efendim?" Dediği şeyi anlayamamıştım. Daha doğrusu dinleyememiştim. "Benim gitmem gerek gece gelirim yanınıza olur mu ?"
Başımla onaylayarak Aslı döndüm ne ara verdiğimi bilmediğim telefonumdan başını kaldırmış gülümseyerek bize dönmüştü.
"Olur sorun yok benim için, Aslı?" bakışıyla onaylarken gülümsedim. Benim gibi minik ve tatlı arkadaş bulmak zor oluyordu.
*
Emir ve iki arkadaşı gittikten sonra bizde Aslıyla eve dönmüştük. Günün kirliliğini üstümden atmak için sıcak suda duş almış saat yedi gibi sandalyeye oturmuştum.
Şimdi ise saat dokuzu geçmiş romanımın son kısmıyla ilgilenmeye başlamıştım.
Ellerimi bağdaş yaparak yazdığım romanın son satırlarını okudum içimden. "Zemheri" kitabımın acı sonla bitmesini bir amatör yazar olarak istememiştim fakat, yazdığım hikaye bunu gerektiriyordu.
Filtre kahvemi yudumlarken telefonumdan gelen mesaj sesiyle o tarafa döndüm. Elimdeki kahve bardağını masaya koyarak telefondan gelen mesajı okudum.
053* ** ** ** : Escort musun?
Bade: Anlamadım?
053* ** ** ** : Escort musun diyorum ?
Bade: Bende anlamadım diyorum?
053* ** ** ** : Kızım bana yazıp, mal mal konuşma benle!
Bade: Sana yazanda kim!
Bana yazıp ben yazmışım gibi konuşuyorsun hem?
053* ** ** ** : Öyle mi küçük hanım! Açık bir fotoğraf gönderende ben miyim o zaman ?
Yutkundum. Ben böyle bir şey yapmamıştım, biriside telefonumu kurcalamamıştı.
Sabah ki Emir ile konuşmamıza döndüm. Ben elbisemi düzeltirken Aslı'nın telefonumu uzattığı aklıma geldi.
Gerçekten böyle bir şey yapmış olabilir miydi? Sanmıyorum. O iyi yetiştirilmiş bir aile çocuğuydu. Babası Murat Abiden biliyordum.
Telefonumdan tekrardan gelen bilinmeyen mesaj ile yazdıklarını okudum.
053* ** ** ** : Kısa ve öz. Geliyor musun gelmiyor musun küçük hanım!
***