44❅

4K 136 23
                                    

44,

Aşık.

Kendimce konuştuğum cümleler yakamı bırakmadı, fısıldadı ruhuma içimde ki çocuk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendimce konuştuğum cümleler yakamı bırakmadı, fısıldadı ruhuma içimde ki çocuk. Sen ne yaptın? Neyi doğru seçtin ki?

Göz kapaklarım yarım saat sadece gölgede durdu. Ne Asaf'ın şaşkın bakışları ne de Zeynep'in yüz hattı değiştirmedi ifademi.

"Lütfen su için Bade Hanım," elime tutuşturduğu suyu itip camın kırılma sesini duydum. Kulaklarımda inleyen şey cam kırılması değildi, cam kadar sağlam olmayan kalbimin inleme sesiydi.

Saniyeler birleşti, gözüme iliştirdiğim saat ibresi durmadı bana inat. Saniyeleri dakikalara çevirdi en sonda saatlere.

Dilim damağım kurumuştu, ağrıyan göz kapaklarım daha da çöktü içine. Asaf bu süre zarfında korkulu ve hüzün bakışlarını yüzümden çekmedi.

Onun dile getiremediği şeyleri okumuştu dudaklarım. Onun yıkımını.

"Götürdün mü kızı?" telefonun arka tarafından gelen sese döndü gözlerim. Asaf Emire emir vermişti. Bebeğin kime ait olduğunu bilmek için.

Ellerini sıkmaktan mosmor olan avuç içleri ve tutamca saçları yerdeydi. O dıştan savurmuştu öfkesini, ben ise içime akıtmıştım ilmek ilmek.

"Nasıl bir hafta Emir?" bağıran sesi kulağımın zarını patlatacak kadar fazlaydı. Ansızın elini tutarken duraksadım.

Asaf elinde ki telefonu kulağından hafifçe çekerken bakışları şaşkına bürünmüştü. İki saniye önce açtığı dudakları kapanmış hafifçe tebessüm etmişti. O çok masumdu ama benim gözümde. "Kapat, bir güne hal olsun."

Bakışları tekrardan boş alana daldığında gözlerimi kapattım. Buradan gitmek istediğimi anladım.

Ayağa kalkıp kapıya yöneldiğimde bir an dönmek istedim. Asafın yüzünde beliren o ifadeyi. Fakat siyah kapı da dolan gözlerimi saklamak için oradan ayrıldım.

*

"Bak işte en güzeli de bu." Aslı yapboz oynamak için geldiğimiz yerde en güzel resmi seçmeye çalışıyordu.

"Onuncu defa mı söylemem gerek, o çok çirkin bir resim." Emir eline tutuşturduğu diğer yapbozu gösterdi.

"Hem kış ayındayız, seninkisinde ayı bile var ayılar kış uykusunda uyur. Çok saçma!"

Gözlerim Emire kayarken başımı salladım. "Emir haklı, bence de karın altında İstanbul daha güzel,"

Emire sarılırken gözlerimi kapattım. Dert üstüne dert olurken benle uğraşıyordu.

Bir kaç saat öncesinde ailesiyle ilgili problemlerini öğrenmiş içim burkulmuştu. Aslı ve ben için çok emek veriyordu. Ailesiyle sorun olmasına rağmen.

"Biz bunu alıyoruz." Aslı bana bakarken başımı salladım.. Asaftan ayrılıp eve gittiğimde ikisinin beni görmesine şok olmuşlardı.

Emir olayı biliyordu, büyük ihtimale Aslıya da anlatmıştı. Aslı üzgünlüğü mü yok etmek için yapboz almaya gidelim, sonra sıcak bir şeyler içerken yapboz tamamlarız, diyerek gözlerini kırpmıştı.

Her şeye rağmen gülmeyi başarabiliyorduk.

"Gidelim o zaman," Aslı parayı cebine sıkıştırırken bende yapbozu aldım. Arabaya binip yola çıktık.

"Marinaya Gidelim," diyerek yön değiştirdi Emir." Sıcak içecekler konusunda üstüne yoktur."

Bilinmeyen Numara: Ne gökyüzü seni benden alır ne kar taneleri.

Bilinmeyen Numara: Ey İzmir, anlat bana kar tanelerinin güzelliğini. İçinde barındırdığı tek tük umutları.

Bilinmeyen Numara: Söyle bana ki iki gözüm, kar tanelerin de aşkımla ıslansın.

Gözlerimi telefondan çektim ve boşluğa daldım. Mesajı atan kişi Asaf'tı, bunu biliyordum.

"Ne oldu?" bakışlarım Emire kayarken, şiş gözlerimi kendime çektim. İçimde var olan yangınları az da olsa hafifletmek istiyordum. İçim yanıyordu, yanarken tek rahatladığım şey de ağlamaktı.

"İyiyim." mırıldandım. Bir çıkmaz sokağa girmiştim içimde. Sağım solum kapanmış sadece tek çıkış yolu olan Asaf kalmıştı.

Orada onun yanına gitmek yerine ölmeyi tercih ederdim. Çürüyen bedenim daha da çürürken bile gözlerim bir saniye ona bakmazdı...

"Değil." dedi Emir bana bakarken, aklıma kurduğum senaryoyu çöpe atım ve gülümsedim. Artık kötülere yer vermem gerekirdi. Mahvetmemek için uğraştım hayata bir dokunuş ile yıkılmamalıydı.

Marina kafeye geldiğimizde hepimiz arabadan çıktık. "Ben gidiyorum," dedi Aslı bana bakarken, dudaklarımı açıp nedenini soracağım sıra Emir konuştu.

"Tamam, görüşürüz." bu sefer gözlerim Emire kaymıştı.

Aslı gülümseyip yolun ilerisine giden otobüse koşarken elimdeki resme baktım. Oturup sıcak çikolata içeceğimizi sanmıştım.

İçimden bir oh çekerken Emire döndüm. "Araba da konuştuklarımızı duymadın mı?" başımı olumsuz anlamda salladım.

"Sefa Aslıyla konuştu, Sefa Aslıyla sürpriz yapmış." Gülümserken tekrardan başımı salladım. Artık hiç bir olay bana tuhaf veya şaşırtıcı gelmiyordu.

Burnum soğuktan sızlarken, iç çektim. Emir beyaz atkısını bir anda boynuma doladı. Dolan gözlerimi ona çevirdiğimde hafifçe içten tebessüm etti.

"Ben seni uzun süredir tanıyorum," dedi sokak lambasından geçerken. Kararan hava içime işleyen soğukla hapşırmamı sağlamıştı.

Gözlerimle iyiyim der gibi baktım ve buzlarla kaplı sokakta yürümeye devam ettik. Hep burası aklıma american kültürü gibi geliyordu.

Ev tipleri bana öyle andırıyordu. Saçma düşüncelerimi bir kenara atıp kolumu tutan Emire baktım.

"Ben sana uzun süredir aşığım Bade," elleri küçük çenemi kaplarken koyu kahve gözlerini gözlerime yakınlaştırdı.

Soğuyan hava o an Badenin içini dondurmamıştı, dudaklarından akan şehvet ve aşk ısıtmıştı küçücük bedeni. O hava o sokakta donan tek şey gizlice onları izleyen o kişiydi.

BİLİNMEYEN NUMARA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin