28❅

11.1K 346 34
                                    

28,

Aslı.

Aslı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Üç ay geçti onunla konuşmayalı, fakat dün belki de yaşayabileceğim en kötü olayı yaşamıştım. Aslı ile olan arkadaşlığım onun o adam yüzünde, bizi işe alan, bozulmuştu.

Bir lafım onun ağrına gitmiş, onun demeyeceği şeyi yüzüme defalarca fısıldamıştı. Merak ediyordum onu, yerleri silerken bile unutmamıştım.

"Bade, güzel silmişsin tebrik ederim," elinde tutuğu kahveyi uzattı. Bana latte yapmıştı canım yakışıklı patronum!

"Teşekkür ederim." diyerek bir yudum aldım ve içime akmasına izin verdim. Her ne kadar terlemiş olsam da burası fazla soğuktu. Titrememi almıştı bir nevi.

"Aslıyı göremedim, işlerim var diye de araştıramadım." bir yudum daha alıp yanıma oturdu ve bana baktı. "Sen gördün mü?"

İçten bir nefes alarak sinirle bir yudum daha aldım kahvemden. Onu görmemiştim fakat görmek istiyordum ve bu durum içim içimi yiyordu.

Her ne kadar ona bu denli öfkeli olsam da o benim arkadaşımdı, sadece arkadaşta değil aslında dosttuk biz. "Emire mesaj atacağım." diyerek telefonumu elime aldım.

Belki o biliyordur yerini. Mesaj kısmına geçip parmaklarımı koydum telefona.

Bade: Emir, Aslıyı hiç gördün mü?

Kertenkele Emir: Hayır görmedim, sabahki mesajıma bile cevap vermemiş.

Kertenkele Emir: En son senle işe başlayacağını söylemişti.

Bade: Anladım.

"Emirde bilmiyor." üzgün bakışlarım onun şaşkın bakışlarıyla son bulurken, latte'sinden bir yudum daha aldı.

"Herhangi bir arkadaşımı Kertenkele diye kaydetmedim," tekrar içten bir yudum daha alarak bana baktı.

"Daha doğrusu bir hayvan lakabı vermedim." İçten bir nefes alarak açık kalan telefonumu kapattım. "Küçük bir anıdan ibaretti, sadece."

Gülümsedi, evet komik bir şekilde kayıt etmiştim Emiri, Aslının önceki günlerde kertenkele lakabı aklımı kurcalamış, bir anlık hırs ile kaydetmiştim, telefonuma. Yirmi yaşında genç bir kız olmama rağmen.

"Bence biz Aslıyı aramaya koyulalım?" Ayağa kalktığında bende kalkarak başımı salladım.

Bu kadar uzun süre benden ayrılmamış, konuşmamıştık hiç. Emiri de meraka sürüklemiştim, o şimdiden bizim eve geçmiş olmalıydı ki, korkusunu yokken bile hissedebiliyordum.

"Ben depoya götüreyim bunu. Aramaya başlarım." gösterdiğim kirli beze baktı. "Tamam olur, haberleşelim." Sefa bana daha da yaklaştığında içten bir nefes alarak, gülümsemekle yetindim.

Erkek varlığından fazlasıyla korkuyordum. "Görüşürüz." diyerek çıktığında aynı cevabı verdim. Ve gidişini seyrettim.

Kirli bezi ve suyu taşıyarak depodaki tuvalete döktüm. Üstümdekilerini çıkartıp ellerimi yıkayıp ardından yüzümü yıkadım.

Şimdiden terlemiş olmam sinirimi fazlasıyla bozmuştu. Küçük bir alanda duş almam için yer ayrılmıştı, aylardır kullanıyordum burayı.

Şampuandan bir kaç küçük avuç alarak saçlarımı yıkadım. Tek seferde yıkamam kısa saçlarım için genellikle yeterli oluyordu.

Yanıma aldığım yedek kıyafetleri giymek için deponun banyo kısmından çıkıp yedek kapısını kilitledim.

Bornozu çıkartıp üstüme düz beyaz elbiseyi giydim. Yedek olarak terlersem diye getirmiştim kıyafeti.

Aynadan hafif bir makyaj yaparak saçlarımı ellerimi tarayıp çıktım. Şimdi Aslıyı bulma zamanıydı. İçten bir nefes alarak çantamdan telefonumu çıkarttım.

Bade: Aramız kötü biliyorum Aslı,

Bade: Fakat benden kaçman çok yanlış.

Bade: Senin dostun olduğumu biliyorsun.

Bade: Sana kötü bir şey gelmesini istemem.

Bade: Aslı Akar Su.

Görüldü

Ona ne cevap vermem gerekir miydi, görüldü attığı için? Hakaret etmek istemiyordum, telefonun onda olmama ihtimali de vardı.

Derin bir nefes vererek telefonumu cebime sıkıştırdım ve sadece aylarca çalıştığım bardan çıktım. Barın ismi tekrardan gözüme ilmek ilmek işledi. Belki de bu barda sevdiğim özelliklerden bir kaçıydı ismi. 'Gece'

Gözlerimi parıldamış mavi tabeladan çekerek taksi çağırmak için durağa yürüdüm. Aslıyı aklımdan hala çıkartamıyordum, tabi Bay Sinirliye de.

Bay Sinirlinin hayatımdan çıkartmam beni boşluğa sürüklemişti şimdi ise Aslı çıkmaya çalışıyordu. Her ikisine karşı öfkem içimde büyüyordu sanki.

Taksi durağına geçerek bir taksi çağırdım. Ellerimi bağdaş yaparak taksinin gelmesini bekledim.

Aslıyı aramaya nereden başlayacaktım, bilemiyorum. Gittiğimiz hep belirli noktalar olurdu, tabi burası Ankara da değildi, İzmir'e geleli aylar olsa da, alışamamıştım. O yüzden ortak alanlar pek elde edememiştik.

Düşünmeye çalıştım, İzmir de yaşadığımız anları. Adını hatırlamadığım ama ortamını hatırladığım bahçe geldi aklıma.

Oraya gitmiş olabilir miydi? O gün yüzünde beliren mutluluksa eğer cevap evetti.

En mantıklısı oraya gitmekti diye fısıldadım karşımda boş olan yola bakarak. Gözlerimi kapatıp içimden şarkı söylemeye başladım.

Beklemeyi ve bekletmeyi sevmezdim çünkü. On dakika ardından taksi geldiğinde, taksici abi sağ kapının camını açarak bana doğru yöneldi.

"Nereye gideceksin?" Kapıyı açarak sağ ön kısma geçtim. Belki yakından kendimi daha çok anlatabilirdim. Yerin nerede olduğunu bilmiyordum çünkü.

"Bahçeli bir yer var abi, hani çay içilmeyip başka şey içilen. Adını bilmiyorum." üzgün bakışlarıma üzgün bir iç çekiş yaptım.

Bilinmezlikten hele ki kardeş dediğim birisinin kayboluşundan doğan bir histi bu. taksi şoförü benim üzüntüme tezat gülümseyerek arabayı çalıştırdı.

"Çay içilmeyen demek," gülümserken ellerimi bağlamış şaşkınca yolu izlemiştim. Araba ilerken kemerimi taktığımda bana doğru yöneldi, konuştu." Biliyorum orayı, Hercai Bahçesi."

***

BİLİNMEYEN NUMARA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin