Veda

3.3K 283 17
                                    

Dudaklarımız ayrıldığında gözleri hala kapalıydı. Adrenalin vücudumu terk ederken gerçeklerle yüzleşiyordum. Onu öptüğümde anladım. O tüm güzel ihtimalleri almıştı benden. Birlikte çok mutlu olacağımız beş yılı almıştı. Tüm güvenimi yıkıp geçmişti.

"Olmaz." dedim.

Bana soran gözlerle bakıyordu. Bir adım geri gittim. Ondan uzaklaşmam gerekiyordu. Kaçıp kurtulmam gerekiyordu. 

"Yapamam. Aynı yerden kırılamam bir daha."

"Aren." sesi titriyordu.

Onun yaşlı gözlerine baktıkça kalbimin buzları eriyordu. O bana baktıkça tekrar inanmak istiyordum. Hızla odaya girdim. Kapıdan çıkmak üzereyken kolumdan yakaladı.

"Aren gitme. Konuşalım."

Kolumu sıkıca tutan ellerine baktım. Bileğinde ki dövmesine dokundum.

"Sonsuza kadar tutabilirdim elini ama sen bir dövmeyle avunmayı seçtin." 

Kolumu çekip odadan çıktım. Bu kez itiraz etmedi. Asansör beklemeye sabrım yoktu. Bir an bile düşünmeden uzaklaşmam gerekiyordu. Hızla merdivenlerden indim. Aklım onunlayken kaçabileceğim hiçbir yer yoktu ama aklımı oyalayacak bir şey biliyordum. Son beş yıldır ne zaman özleminden yansam başvurduğum bir ilaç. İçki. Önüme çıkan ilk bara girdim. Sakin bir bardı. Müzik sesi hafif geliyordu. Bara oturup içki söyledim. Önüme konan bardağı tek seferde içtim. Hemen yenisini söyledim. Bardaklar hızla boşalırken zihnim Mavi ile doluyordu. Başım dönmeye başladı. Başımı bara yasladım. Omzuma dokunan elle başımı kaldırdım. Sarışın bir kadın davetkar bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Çok güzeldi. Gençti. Omzumu okşarken konuşuyordu ama söylediklerine odaklanamıyordum.

"Benimle vakit kaybetme. Aptalın tekiyim ben." dedim.

Bana soran bakışlarla baktı.

"Hayatımın en güzel yıllarını beni hiç sevmemiş bir velet için heba eden büyük bir aptalım. O kadar aptalım ki bana yaptıklarına rağmen hala insanlarda ondan bir şey arıyorum. Öyle büyük bir aptalım ki tek bir dokunuşu ile ona koşuyorum. Ondan kaçıyorum ama yine ona saklanıyorum." 

Kadın kaşlarını çatarak baktı. Ardından umudunu keserek yanımdan ayrıldı. Bardağımda kalan içkiyi de bitirip yenisini söyledim. Bar kapanana kadar içtim. Ama onu düşünmediğim tek bir an olmadı.

...

Alarmın sesine küfür ederek uyandım. Hala önceki gün giydiğim kıyafetlerimle salondaki kanepedeydim. Eve geldiğimi bile hatırlamıyordum. Doğrulup başımı ellerimin arasına aldım. Bu kadar dağılmak daha acınası hissettiriyordu. Sıkıntıyla nefes verip duşa girdim. 

İşe geldiğimde öğle olmak üzereydi. Kimseyle konuşmadan odama geçtim. Aklım allak bullaktı Hanie'den tüm randevularımı iptal etmesini isteyip kapımı kilitledim. Kendimi ofis koltuğuna bırakıp şehir manzarasına baktım. Aklımda Mavi'nin yaşlı gözleri vardı. Eskiden esnerken bile gözü yaşarsa içim giderdi. Tek bir damla yaşı kalbime batardı. Şimdi benim için akan bu yaşlar için ne hissediyordum? Yine kalbime battı. Yine göz yaşlarını silip teselli etmek istedim. Ama bu kez derinlerde bir yerde kazanmışlık hissi vardı. Kendime bile itiraf edemesem de bunu hak ettiğini düşündüm. Kapı çaldığında cevap vermedim. Tekrar çaldığında öfkeyle gitmesini söyledim.

"I'm sorry but Mr. Mavi has arrived." (Özür dilerim ama Mavi bey geldi."

Hannie'nin sesini duyunca hızla toparlandım. Kalbim aklıma ihanet ederek hızla çarpıyordu. Saçlarımı elimle düzeltip kapıyı açtım. Mavi elinde bir hediye paketiyle karşımdaydı. Göz göze gelince bakışlarını kaçırdı. Sanki yüzüme bakamıyordu.

MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin