Elimde çerçeveyle odadan çıktım. Koşarak asansöre gittim. Ama meşguldü. Küfür ederek merdivenlere koştum. Sokağa çıktığımda onu görme umuduyla etrafıma baktım ama sadece yabancı yüzler vardı. Hızla arabama gittim ve otele sürdüm. Arabayı girişe bırakıp indim. Arkamdan bağıran çalışanları umursamadan üst kata koştum. Sonunda odasının önüne geldiğimde durup soluklandım. Elimdeki çerçeveye baktım. Beni cesaretlendiren tek şeydi ama kapıyı açınca karşılaşacağım ağlayan gözler cesaretimi kırıyordu.
"Meneer, u kunt zo niet in." (Bayım bu şekilde içeri giremezsiniz.)
Bana öfkeyle bakan otel çalışanına döndüm.
"I know the person staying in this room." (Bu odada kalanı tanıyorum.)
"Our quest left this morning. I ask you to go." (Misafirimiz bu sabah ayrıldı. Gitmenizi rica ediyorum.)
"Fuck it."
"Sir, please don't bother." (Bayım, lütfen zorluk çıkarmayın.)
"Okey, sorry." (Tamam, özür dilerim.)
Otelden çıkana kadar bana eşlik ettiler. Arabama bindim ama nereye gideceğimi bilmiyordum. İnternetten bugün ki Türkiye biletlerine baktım. Yarım saat önce bir tane vardı. Sonraki uçuş akşamdı. Yarım saat önce gitmişti. Ben otele gelmekle oyalanırken o gözyaşlarıyla gitmişti. Direksiyona sertçe vurdum.
"Allah kahretsin!" diye bağırdım.
Telefonum çalınca arabayı kenara çektim. Çağan arıyordu.
"Ne oldu abicim? Fırladın gittin."
"Gitmiş." dedim.
"Kim?"
"Gitmiş. Yine her zaman ki dinlemedim. Anlayamadım yine onu."
"Mavi mi?"
"Mavi. Benim Mavim."
"Biliyordum. Sizin aranızda bir şey olduğunu biliyordum."
"Yine her şeyi mahvettik."
"Neredesin sen?"
"Bilmiyorum. Yol kenarında bir yerdeyim."
"O nerede peki?"
"Uçakta. Gidiyor."
"O gidiyorsa sen neden duruyorsun?"
"Ne?"
"Oğlum ben de seni zeki bir şey sanırdım. Madem bu kadar seviyorsun neden izin veriyorsun gitmesine?"
"Ama...o vazgeçti benden."
"Şiiri okudum Aren. Bana hiç vazgeçmemiş gibi geldi."
Çerçeveyi alıp şiire baktım. Kabartma noktaların üzerinde gezdirdim parmaklarımı. Dokunduklarımdan anlam çıkaramıyordum. Yabancısı olduğum bu alfabeyi anlayamıyordum. Mavi'de yabancısı olduğu bu dünyayı anlayamıyordu. Ben de daha çok karıştırıyordum aklını.
"Aren!"
"Ben bir süre yokum Çağan. Şirket sana emanet."
"Kardeşim benim. İyi haberlerini bekliyorum." dedi neşeyle.
Arabayı çevirip şehir merkezine döndüm. Eve dönüp internetten bilet alıp hızla eşyalarımı toparladım. Çerçeveyi özenle en üste yerleştirdim. Onu affetmeye hazır mıydım bilmiyorum ama dinlemeye hazırdım. Anlatacaklarıma hazırdım.
Uçak saati gelene kadar işkence çektim resmen. Sanki biri zamanı yavaşlatmıştı. Havaalanına iki saat öncesinden gitmiştim. Sanki ben acele ettikçe zaman hızlanacaktı. Sonunda uçağa bindiğimde kalbimde heyecan ve korku birbirine karışıyordu. Uçak indiğinde bildiğim yolları hızla gittim. Beş yıldır İstanbul'a hiç gelmemiştim. Hem tanıdık hem yabancıydı bana. Mavi gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi
Romance(Tamamlandı) Mavi, göremediği bu dünyanın karışıklığına alışıktı ama annesinin yeni kocasının oğlu daha da karıştırıyordu aklını.