"Mavi nerede?" dedim.
"En son gördüğümde terasta Hanife ablaların yanındaydı." dedi Gizem. Uzun elbisesinin kuyruğuna basan çocukları azarlamakla meşguldü.
Otelin terasında babamla sohbet eden Hanife ablanın yanına gittim.
"Mavi'yi gördünüz mü?"
"Az önce havuzun orada görmüştüm."
Sıkıntıyla nefes verdim. Babam güldü.
"Gülme baba. Evlendiğim adamı yarım saatten fazla göremiyorum."
Yeniden kalabalığı geçip merdivenlere yöneldim. Evlilik teklifinden sonra Amsterdam'a dönmem gerekti. Mavi'de kariyeri için bir sene Türkiye'de kaldı. İkimizde çok yoğun çalıştığımız için çok az görüştük. Mavi sonunda yanıma taşındığında daha çok görüşeceğimizi umuyordum ama bu seferde düğün hazırlıkları başladı. Ve babamlar da hazırlıklara yardım etmek için yanımıza geldi. Sonunda düğün günü geldiğine biraz olsun rahatlarız diye düşünürken Mavi'yi sadece yarım saat görmüştüm.
Havuza indiğimde Mavi yine yoktu. Ufuk ve Melisa'nın yanına gittim.
"Mavi'yi gördünüz mü?"
"Az önce üzerine şarap döküldü. Değiştirmeye gitti." dedi Melisa.
"Sikeceğim ama." dedim sinirle.
"Damadını mı kaybettin?" dedi Ufuk sırıtarak.
"Hiç ayrılmayalım diye evleniyoruz hiç bir araya gelemiyoruz. Başlarım düğününe. Sevgilime hasret kaldım."
Yanlarından ayrılıp üst kata çıktım. Mavi'yi giyinme odasından çıkarken gördüm. Üzerinde ki gömleğin yakasını düzeltmeye çalışıyordu. Kolundan tutup odaya geri soktuğumda şaşkınca bana baktı. Arkamızdan kapıyı kilitledim.
"Ne yapıyorsun Aren?"
Dudaklarına yapıştım. Beni engellemesin diye yüzünü sıkıca tuttum. Omuzuma hafifçe vurunca bıraktım.
"Oh be." dedim.
Güldü.
"Ne oldu?"
Belinden tutup kendime çektim. Boynunu öptüm.
"Ne olacak? Diğer insanlar evlendiğimizi görsün diye seni göremez oldum. Neredesin sabahtan beri?"
Çenemden öptü.
"Hazırlıklarla ilgileniyordum sevgilim. Çok mu özledin sen beni?"
Kalçasından tutu kendime bastırdım.
"Çok." dedim. Tekrar boynuna yöneldiğimde beni durdurdu.
"Uslu dur. Evlenmeden olmaz." dedi gülerek.
"Bebeğim sırf seni kucaklamak için Türkiye'ye gelip yaptıktan sonra dönmüşlüğüm var benim. O yüzden bu naz bana sökmez."
"Sapık." dedi.
"O sapığın sırtı tırnak izlerinle süslü ama."
"Aren."
Kollarını tutup boynuma sardım. Belini okşayarak dudaklarımızı birleştirdim. Kapı çalınca Mavi geri çekildi.
"Sikeceğim ama." dedim sinirle.
Bana ters bir bakış atıp kapıyı açtı.
"Mavişim herkes sizi bekliyor. Konuşmalar yapılacakmış." dedi Gizem.
"Hemen geliyoruz." dedi Mavi ve beni arkasında bırakıp odadan çıktı. Hızla yanına gidip beline sarıldım.
"Bu gece çok pişman edeceğim seni." dedim kulağına. Yanakları kızardı. Bunca yıl sonra bile hala benim için heyecanlanması daha fazla istememe neden oluyordu. Yanağını ısırdım.
"Sınırları zorladın kedicik." dedim. Güldü.
Bizi yemek salonunda bekleyen dostlarımızın yanına gittik. Biz yerimizi aldığımızda mikrofonu önce Gizem aldı. Daha konuşmaya başlamadan gözleri dolmuştu.
"Şeytanın avukatına bak sen. İnsanmış meğer." dedim.
Mavi beni sertçe dürttü. Onunda gözleri doluydu.
"Mavi'yi ilk gördüğümde çok savunmasız bir çocuktu. Sürekli onu koruma içgüdüsü duyardım. Aradan geçen 17 yıl sonunda karşımda çok güçlü bir adam var. Geçen yıllara dönüp baktığımda, yaşadıklarını düşündüğümde seninle gurur duyuyorum. Sen hayatım boyunca tanıdığım en masum, en sevgi dolu kalp, en sevilmeye değer insansın. Mavi'şim. Seni çok seviyorum. Ömrünün sonuna kadar mutlu ol. Hak ettiğin gibi."
Mavi gözyaşlarını sildi. Elini tuttum.
"Ve Aren. Bu sana şeytanın avukatının notudur. Eğer Mavşimi üzersen üzerinde oturduğun sandalye dahil her şeyini alır Ursula'yı sevenler derneği kurarım."
Mavi gözyaşları içinde güldü. Mikrofonu alan herkesin konuşmasını ağlayarak dinledi Mavi.
"Yavrum helak ettin kendini." dedim yeni bir mendil uzatırken.
"Ne yapayım çok duygulandım." dedi burnunu çekerken.
"Tamam da güzelim pasta anonsuna neden ağlıyorsun? "
Bana sert bir bakış attı.
"Ben annemin konuşmasına ağlıyordum o arada kaynadı." dedi.
Gülmemek için dudaklarımı ısırdım.
"Bu geceyi kanepede geçirmek istiyorsun sanırım."
Ağzıma hayali bir fermuar çekip kıpkırmızı olan burnunu sildim.
"Tamam sustum ama birazdan piyano çalacaksın. Toparla kendini."
Başını salladı. Son damlalarını sildi. Mavi alkışlar eşliğinde piyanoya yürürken arkasından gururla baktım. Onu ilk kez çalarken gördüğümde bir gün yalnızca benim için çalmasını dilemiştim. Şimdi yalnızca benim olan bu adamın düğünümüz için bestesi dinleyecektim. Derin bir soluk verip dolan gözlerimi sildim.
Mavi'nin herkesin gözlerini dolduran bestesi bittiğinde dans müziğimiz başladı. Mavi'ye sıkıca sarılıp gözlerimi kapattım. Dünyada sadece ikimiz vardık sanki.
Dansımız bittiğinde eğlence başladı. Herkes deli eğlenirken Mavi etrafa neşeli gülücükler saçıyordu. Hollandalı misafirlerimize halay öğreten Ufuk'a kahkahalarla gülüyordu. Bende beni çılgın halaylarına hapseden arkadaşlarımdan fırsat buldukça Mavi'nin elindeki içki bardaklarını almaya çalışıyordum. Çünkü sarhoş olduğunda hemen uyuyordu ve bu gece istediğim son şey buydu.
Bir bahaneyle arkadaşlarımdan kurtulup Mavi'nin yanına gittim. Gülerek terden ıslanmış saçlarımı geriye doğru taradı.
"Bunlar bir tarikat." dedim. Güldü.
"Bak görürsün çıkacak bir gün. Halay çekmiyorlar sanki ayin yapıyorlar. Aşkım bunları hiç çağırmayacaktık düğüne."
Parmak ucunda yükselip dudaklarımdan öptü.
"Çok eğleniyorlar ama." dedi.
Elindeki bardağı masaya bırakıp elini tuttum.
"Aren ne yapıyorsun?" dedi.
"Yeter bu kadar gidiyoruz."
"Ama daha eğlence bitmedi." dedi.
"Biz daha çok eğleneceğiz yavrum söz veriyorum." dedim.
Elinden tutup eğlenen kalabalığın arasından sessizce çıkıp evimize döndük. Kapıyı açtıktan sonra kucağıma aldım.
"Adettendir gelin kucakta girer." dedim.
Güldü. İçeri girdikten sonra dudaklarından öptüm. Yatak odasına geçip Mavi'yi yatağa bıraktım.
"Evine hoş geldin Mavi Terzier." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi
Romance(Tamamlandı) Mavi, göremediği bu dünyanın karışıklığına alışıktı ama annesinin yeni kocasının oğlu daha da karıştırıyordu aklını.