Mukaddime I

289 46 238
                                    

#Nemir

Adım Nemir, nâmı diğer Hüsam el-Şerif. Yeraltında, herkesten uzak bir yerde büyüdüm. Sonra yeryüzüne çıkıp ilim tahsil ettim. Babamı gizli bir görevde kaybettim. Nasıl öldüğü bir sır. Bu kaderi tamamen elime aldığımda büyük bir yükümlülük üstlendim. Sevgimi feda ettim... Benim ailem ve sevdiklerim artık burası, Teşkilat-ı Mürdegân. Tek varlığım, hayatım.

Sehhar aniden odama girdiğinde irkildim. Bu defa kapıyı çalmadan girmişti. Boynuma sarılıp kulağımın dibinde bir şeyler söylenmeye başladı. Ne yazık ki onu duyamayacak kadar meşgul ve gürültülüydü kafamın içi. Kafamı kaldırmadan işimi yapmaya devam ettim. Bir şey farketmemiş gibi konuşmaya devam ediyordu.

En nihayetinde başımı kaldırıp onu dinleyecektim ki karşımda susmuş vaziyette duruyordu. Yüzü biraz kızgın biraz da kırılmış gibi görünüyordu. Ben bir şey söylemedim, o da söylemedi. Tekrar işimin başına geçecektim ki önümdekileri bir kenara çekip masaya oturdu. Kollarını göğsünde bağladı.
"Neyin var?.. Yarım saattir sana bir şey anlatmaya çalışıyorum ama sen beni dinlemiyorsun."

"Kusura bakma sadece şu an birini dinleyecek hâlde değilim."

"Onu görüyorum ama sorun ne?"

"Boşver..."
Sen istedin, dercesine bakıp işaret ve orta parmağını birleştirerek gözlerini kapattı. Yüzünü buruşturup sıkıntılı bir şekilde yutkundu. Diğer elini kafama bastırıp bir şeyler söylendi. Gözlerimi yumup zihnimi kontrol etmesini engellemeye çalıştım. Onu düşüncelerimden uzak tutmayı denedim. Olmayınca pes edip kafamı gerisin geri attım.

"Allah'ım, kafan ne kadar dolu öyle... Bu kadar fazla düşünecek şeyi nereden buluyorsun?"

"Sana boşver demiştim."
Tekrar aynı şeyi yaptığında kaçacak cesaret bulamadım, vazgeçmeyeceğine emindim. Üzerimde bir hafifleme hissediyordum. Kafamın içi boşalıyormuş gibi. Kulağıma doğru yaklaşıp bilmediğim bir lisanda bir şeyler söyledi.

"Bir daha bu iyiliği yapmam o yüzden kafana dikkat et. Söylediklerimi de es geçiyorum... Kendi işimi kendim yaparım."
Uzaklaşıp kapıya doğru yürürken:

"Emin misin?! Dolapta tuttuğum şeyi başkasına verebilirim öyleyse!"

Bana doğru bakıp bakışlarını kıstı inanmamış gibiydi. Bana doğru yaklaşıp ciddi olup olmadığımı anlamaya çalıştı.
"Sen ciddisin?.."
Bakışlarımla onaylayıp köşede duran siyah celik dolabı gösterdim. Ellerinden çıkardığı siyah ışıkla beni kaldırıp kendine çekti. Tutup sıkıca sarıldı.
"Seni seviyorum biliyorsun dimi?"

"Menfaatin için mi?"

"Tabii ki hayır... Sadece seviyorum.. kardeşim."
Gülümseyip sarılarak karşılık verdim. Hafifçe sırtıma vurdu. Leyla'yla nişanlandığımız gün geldi hatrıma. Burukça gülümseyip başımı omzuna koydum.

"Ben de seni seviyorum kardeşim... Ve.. yeteneklerini geliştirmişsin."

"Tabii ki de, hep acemi mi kalacaktım."
Yere indirip dolaba doğru yürüdü. Bana kısa bir bakış atıp kartını çıkararak dolabı açtı. Karşılaştığı manzarayla gözleri kocaman açıldı.
"Mec tu es génial!"

Mürdegân: Yeni Bir Dünya (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin