Mihnet XXIV

28 3 18
                                    

"Asaf... Asaf'ım, bırakma beni.."
Başını dizine yaslayıp elbisesinden parça koparıp yarasına bastırdı. Kollarının altından kavrayıp yatak odasına doğru sürükledi. Sedire yatırıp üzerindeki kıyafetlerini çıkardı. Boynundan uzunca öpüp gözyaşıyla omzundaki taze bıçak yarasına dokundu. Acıyla yutkunup ılık su, bez yarasını sarmak için bez parçası getirmeye gitti. Usulca gözlerini açan bebek etrafındaki iki melekle karşılaştı. Yüzüstü dönüp minik elleri ve bacaklarıyla kendini kaldırmaya çalıştı.

Başarılı olamayınca sürünerek yatakta ilerledi. Fazla yüksek olmayan yataktan yüzüstü düşünce yüzü acıdı. Yaşaran gözleriyle dudaklarını büzüp sürünerek babasına doğru ilerledi.

Oğlunun vaziyetini görünce hızla yanına koştu. Kucağına alıp sıkıca sarılarak başından öptü.
"Ah oğlum uslu duramazsın değil mi... Baban yaralı zaten bir de sen korkut beni."
Ağlamamak için dişlerini sıkarak oğlunun başını okşadı. Bir yerinin şişip kanamadığını görünce rahatlayarak yere bıraktı.

Gidip yere bıraktıklarını alıp oğlu ve kocasının yanına döndü. Bebek babasına doğru ilerleyip ona sarılmaya çalışıyordu. Sol göğsünden öpüp omzundaki kanı temizledi. Bir süre omzuna bastırıp temiz bez parçasıyla yarasını sardı.
"La.. Laçin..." dedi, sessizce çatlamış dudaklarının arasından. Dudağından öpüp başını göğsüne yasladı.

"Asaf'ım..."

"La.. Laçin..."

"Gözümün nuru.. ruhum."
Zoraki kaldırdığı elini başına koyup doğrulmaya çalıştı.

"A.. Abdullah'ım..."
Gözlerini açıp ağlamaklı gözlerle kendisine bakan bebeğe baktı. Karısının yardımıyla doğrulup bebeği kucağına aldı. Babasının kollarına sığınıp gözlerini yumdu. Yanına oturup başını omzuna koydu.

"Bu haylaz babasına gitmek için yataktan atlamış."

Sessizce gülerek bir elini karısının başına koydu.
"Fazla cesur demek ki."

"Babası gibi mi?"

"Annesi gibi..." dedi, mestane bakışlarını gözlerine çevirerek.

"Bizim gibi..." dedi dudağının kenarından gülümseyerek. Başını başına yaslayarak gözlerini yumdu. Babasının kucağında uyuyakalmış bebeğe bakıp gülümsedi kadın. Baba oğulu baş başa bırakıp kirli bezi ve kıyafetleri topladı. Banyoya doğru ilerlerken dışarıdan sesler işitti. Sessizce elindekileri bırakıp eğilerek odaya doğru ilerledi.

Dizlerinin üzerinde yürüyerek kocasının yanına vardı. Gecenin loş ışığı içeri sızıyordu. Kulağına doğru sessizce:
"Dışarıda birileri var."

"Kim?"
Başını hafifçe çevirip gözlerini açtı.
"Sessiz ol, sakın panik yapma. Bakıp geleceğim."

"Ya sana..."

"Bana bir şey olmayacak. Bir şey olursa da Abdullah'ı alıp halının altındaki kapıdan kaçın."

"Korkuyorum. Ya sana bunu yapan adamlarsa?"

"Bir şey olmayacak. Sen oğlumuzla beraber kurtulmaya bak."
Eline silah verip Abdullah'ı sedire bırakır. Çekmeceden başka bir silah alıp eğilerek salona ilerler. Dışarıdan gelen seslerle pencereye doğru yaklaşır.

Mürdegân: Yeni Bir Dünya (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin