Haşyet XVIII

11 2 15
                                    

Medya: Nemir, Nâsır ve Sehhar

(Filistinli kardeşlerimize ithafen __ 12.10.23)

#Sehhar

Bilgisayarla işim bittikten sonra kapatıp şarja taktım. Dolan telefonu ise şarjdan çıkartıp çalışma masasında bıraktım ve günün yorgunluğu ile kendimi yatağa attım. Sessizce Füsun'a dönüp arkasından sarılarak boynundan öptüm. Yaşayan bir ölü gibi öylece duruyordu. Ölmekle yaşamak arası arafta gibiydi sanki. Biraz daha sokulup elimi aşağı yukarı salladım ve daha sonra nabzını yokladım. Hafifçe yanağına vurup ateşine baktım.
"Ne yapıyorsun Sahir?"

"Korkuttun beni... Öldün sandım."

"Uyuyordum gel gör ki uykumu böldün."

"Bu saatte mi?"

"Gecenin on ikisi oldu Allah aşkına, yat uyu. Gece namazına kalkamayacaksın bana kızacaksın ondan sonra."
Sarılıp omzundan öpüp gözlerimi yumdum. Kafamdakilerle uyumam imkansızdı sanki...
"Keşke gücün kendi üzerinde de işe yarasa..."
Gözlerimi daha sıkı yumup kafamdakileri umursamadan uyumaya çalıştım. İçeriden kahkaha sesleri gelince gözlerimi açıp odada bakışlarımı gezdirdim. Yavaşça kalkıp elimde kılıç oluşturup sesin geldiği tarafa ilerledim

"Ne kadar ayıp, gecenin yarısı izinsiz odaya mı giriyorsun?"
Görünmez olup sessizce arkasından dolanıp boğazına yapışım kılıcı boğazına dayadım. İkimiz de görünür hâle geldiğimizde kara delik açıp içinden geçtim. Gizli odaya geldiğimizde ileri doğru savurup ellerini kelepçeledim.

Nâsır gülerek:
"Bu işe yarayacak mı sence?"
'Sen bilirsin' dercesine bir bakış atıp omuz silktim. Ellerini kelepçeden kurtarmaya çalışırken ellerini siyah bir sıvı kapladı.

"Hiç esaret altında kaldığını hissettin mi? İnsan hislerin de var bilirsin belki... Üzerine bombalar inerken çaresizlik hissetmedin, hissedemezsin."
Her çırpınışında sıvı, daha da vücuduna yayılıyordu.Cebimdeki ultrason görüntüsünü çıkarıp gözüne sokarcasına gösterdim.
"Savaştaki babasını görmeden ölen bu bebeği görüyor musun? Ben gücümü onun acısından alıyorum. Ben gücümü avuç kadar vatanlarında vahşice şehit edilen masum insandan alıyorum. Sen bunu anlayamazsın çünkü insan değilsin. Ya sana verilen görevi yerine getir ya da ailemden uzak dur. Tehlikeli olup olmaman umurumda bile değil her şeyi yaparım."

Elini şakağına koyup zihnini yönettim.
"Ne seni tehdit etmek istiyorum ne de canını yakmak... Sadece uzak dur!"
Sertçe karnına vurduğumda ağzından kan kırmızısı bir parça çıktı. Sertçe üzerine bastığımda çiğ et gibi ezildi. Siyah bir ruh çıktığında şişenin içine kapattım.
"Ölmeye niyetin yok değil mi? İğrençsin..."
Hücrenin kapısını açıp Nâsır'ı içeri sokup güçlerini kullanmaması için koruma kalkanı oluşturup hücreden çıktım. Kapıyı kapatıp kilitleyerek odaya döndüm.

***

Gördüğüm kâbusla aniden sıçrayarak gözlerimi açtım, soluk soluğaydım ve terlemiştim. Sol tarafım sızlıyordu adeta.
"Allah'ım sana geliyorum..."
Zihnimde aynı rüya tekrarlanıp dururken dışarıdan gelen bağırışmalarla beraber yastığı alıp yüzüme bastırdım. Keşke zihnimdekileri def edebilseydim ve dışarıdaki gürültüyü duymasaydım.

"Sehhar... Sehhar bir bak ne oluyor."

"Hayır..."

"Sehhar, lütfen."
Kulaklarımı kapatıp gözlerimi sıkıca yumdum. O ise arkamdan dürtüp duruyordu. Dışarıdaki sesler daha da yaklaşırken yorganı başıma çekip duymamazlıktan gelmeye çalıştım.

Mürdegân: Yeni Bir Dünya (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin