Bidâyet VII

48 4 15
                                    

Medya: Gâib

#Gaib

Harabeye geldiğimde arabayı park edip indim. Kapıları yoklayıp kilitledikten sonra sigara yakıp terkedilmiş eski köşke doğru yürüdüm. Lanetli olduğu söylentilerini hatırlayınca kendi kendime gülüp konaktan içeri girdim. Koca bir salona çıkmıştı kapı. Duvarlar senelerce boyanmamış, kirli, rutubetli ve çatlaklar vardı. Hatıratta 19. yüzyılın sonlarında yapıldığı ve 1910 yıllarından sonra kullanılmadığı yazıyordu. Sahibinin de Payitaht'taki en kötü adamlardan ve zamanın organ tüccarı olduğu yazıyordu. Belki de yerin altında organları çıkarılıp cesetleri çürümüş onlarca insan cesedi vardı. Neyse ki hakettiği cezayı almıştı. Bu zamanda yaşasaydı tereddüt etmeden cezasını kat be kat verirdim.

Bekleyişimin ardından adam nihayetinde gelip bana döndüğünde hafifçe gülümsedim. İşi bir an evvel bitirip buradaki planlarımın bir an önce başlamasını istiyordum. Yapacak çok fazla iş vardı ve bunu Sehhar olmadan yapamazdım.
"Bu arsayı satın almak isteyen ilk kişisiniz. Neden bu kadar çok istiyorsunuz?"

"Kaybedilmiş bir miras diyelim... Ne kadar bu arsa?"

"Size 15 milyona veririm."

"Peki..."
Elimdeki çantayı tozlu masanın üstüne koyup açtım. Gereken miktarı alıp adamın açtığı çantaya koydum.
"Tapuyu alayım lütfen."

"Ne tapusu?"

"Çocuk mu kandırıyorsun, arsanın tapusu!"
Adam korkuyla dudağını ısırarak çantadan çıkardığı dosyayı verdi.
"Aferin, beni dolandırmaya kalkarsan seni bu köşkün altına gömerim. Yaparım!"

"Peki efendim..."

"Hah şöyle, adam ol."
Tapuyu kontrol ettikten sonra telefonumu çıkarıp mesaj attım.
"Gidebilirsin."
Tedirginlikle arkasını dönüp ağır adımlarla köşkten çıkıp gitti. Bakışları ve tavrı üzerimde şüphe uyandırmıştı. Tekrar telefonumu alıp:
"Arsayı aldım fakat adam şüpheli. Tapuda sahtelik görmedim, yine de gözümüz üzerinde olsun. Onu takip et."

"Emredersiniz..."

"Selam!.."
Aniden irkilip arkamdan gelen sesin sahibi kadına baktım. Sinirle kaşlarımı çatıp:

"Ne işin var senin burada?!"

"Sakin ol, arada buraya geldiğini görünce merak ettim. Ben de geliyorum bazen."

"Seninle uğraşamam şimdi, git hadi."

"Meşgul ve sinirlisin."

"Bu seni ilgilendirmez!"

"Aa, o kadar yardım ettik ama."

"Bir; ben sana yardım ederken karşılık beklemedim, iki; yardımına ihtiyacım yok, sen kendin kaşınıyorsun."

"Büyük konuşuyorsun ama."
Kolunu omzuma attığında yüzümü buruşturdum.
"İhtiyacın olacak gizli bilgiler var bende."
Göz kırpıp yaramaz bir bakış attı. Uzaklaşıp masaya otururken:
"Bir kez daha düşün istersen."

Sandalyeyi çekip oturarak:
"Pekâlâ, karşılığında ne istiyorsun?"

"Emin misin?"

"Beni kışkırtma sağ çıkamazsın!.. Hatta kafanda delik açarım, bence iyi bir fikir."

"Tamam sinirlenme hemen. Söylüyorum..."
Merakımı belli etmeden ne isteyeceğini bekledin. Yüzündeki ifade hiçte hoşuma gitmiyordu.
"Karşılığında seni istiyorum."

"Ne?! Deli misin sen? Ben de bunu kabul edeceğim değil mi?! Nemrud'un kölesi olduğunu unutmadım!"

"Bile isteye değil, söyleyeceğim onunla ilgili."

Mürdegân: Yeni Bir Dünya (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin