0.3

730 102 143
                                        

Yemek sonrası hepimiz odada oturmuştuk. Saat 8'i biraz geçmişti ve biz buçukta tekrar buluşacaktık. Tüm herkes oturmuştu. Annem kısa bir telefon görüşmesi yapmış, babam ise sesi kısık olan haberlere bakıyordu.

"Günün nasıl geçti Felix?"

"İyi geçti baba, senin nasıldı?"

"Güzel, neler yaptın bugün?"

"Denemeden full çıkarttı."

Dedi annem güleç bir sesle. Babamda bana dönüp kafa sallamıştı.

"Doktor olacak benim oğlum, inanıyorum."

Yavaşça kafamı salladım.

"Biraz kitap okumaya karar verdim."

"Ne okuyacaksın?"

"Şeker Portakalı, Romeo ve Juliet'i okuyacağım."

"Güzel kitaplar, bunları okuman iyidir."

Demişti babam. Gülümsedim ve önümde duran ellerime indirdim bakışlarımı.

"Test konusu nasıl? Çözüyorsun değil mi?"

"Elbette, bugün Jisung ile kütüphaneye gittik. Şimdi de gideceğiz buçuk gibi..."

Dedim, eğer sahile gideceğimi söylesem izin vermezlerdi.

"Öyle olsun, şoföre söyleyim."

"Gerek yok babacığım, yürüyerek gitmek istiyorum."

"Pekala, yürü biraz hava alırsın."

Annemin dediğine tekrar gülümsedim.

"Eğer izniniz olursa şimdi gitmek isterim."

"Gidebilirsin."

Gülümsedim ve ayağa kalktım.

"İyi akşamlar anne ve baba."

Dedim gülümseyerek ve odama çıkıp çantamı aldım. Jisung'a bir mesaj atıp evden çıktım. Sahil bize yakındı, kütüphaneden 5 dakika uzaktı sadece. Yine o ağaçlık yerden kütüphanenin önüne çıkıp oradan sahile geçecektim.

Kulaklığımı alıp sakin ve kısık sesli müzik ile ilerlemeye başladım. Etraf sessiz, çok az bir aydınlatma vardı. Büyük büyük ağaçlar ise yolu süslüyordu. Özellikle sonbaharda daha güzel oluyordu. Yanıma bugün kütüphaneden aldığım kitabı da almıştım. Belki de Jisung ile ayrılınca sahilin orada oturur okurdum.

Ailem izin verirse elbette.

Sevdiğim yol bitmiş ben kütüphanenin önüne çıkmıştım. Sahilin sesi çoktan kulaklarıma gelmeye başlamış gibi olmuştu. Biraz daha yürüdüm ve Jisung'ların arabasını gördüm. Jisung arabaya yaslanmış bekliyordu.

"Sung!"

Dedim el sallayarak. O da bana dönmüş ve el sallamıştı. Koşarak yanına gittim.

"Neyin var? Suratın asık."

"Lix, kötü bir şey oldu."

Dedi keyifsiz halde. Ne olduğunu anlamamıştım. Bundan bir kaç saat önce çok mutluydu. Hemde gülüyordu.

"Gel oturalım, sende ne olduğunu anlat bana."

Kafasını sallamıştı. Dalgın bir hali vardı ve üzgündü. Onu bu kadar etkileyecek ne olmuş olabilirdi ki? Bir oturma yeri bulup oturmuştuk. Bir elimi Jisung'un sırtına koyup sıvazladım.

"Neyin var Sung, seni ne bu kadar çok üzdü?"

Gözünden bir damla yaş düşmüş ve bana bakmıştı.

Secret Amour -HyunLix-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin