Hamley'in Oyuncak Mağazası Londra'nın sunduğu en büyük mağazaydı ve en hafif tabirle etkileyiciydi. Ana lokasyonu olan 188-196 Regent Caddesi'nde, bir çocuğun isteyebileceğini hayal edebileceği hemen hemen her oyuncağın bulunduğu, mutlak büyülü yedi oluşuyordu. Personel, müşterileri parlak gülümsemelerle karşılardı, sorularına cevap vermeye veya gösteriler sunmaya hazırdı. Parlak gözlü çocuklar oradan oraya koşturup önlerindeki heyecan veri şeyi işaret ederken, genellikle biraz perişan görünen ebeveynleri gülümüsyor ve başlarını sallıyorlardı, küçüklerin bir iki saatliğine dikkatlerinin dağılmasından memnunlardı.
Kristoff Chirstopherson yaklaşık on yıldır Regent Caddesi'ndeki Hamleys'te çalışıyordu ve dünyanın en büyük oyuncak mağazasında çalışırken insanın selamlamayı hayal edebileceği türden her insanı selamlamıştı. Çocukları severdi, nazik ebeveynleri severdi ve nazik olmayanlara hoşgörü gösterirdi ve o gün hangi ruh halinde olursa olsun daima gülümsemeye dikkat ederdi.
Yine de, öğlen 12 buçuk civarı içeri giren çift, en hafif tabirle tuhaftı; ateşli kızıl saçlı, etkileyici çatık kaşlı, uzun boylu zayıf bir adam ve Kristoff'un şimdiye kadar kimsede görmediği en nazik gülümsemeye sahip, bir Dickens romanından yeni çıkmış gibi görünen sarışın bir adam. Her ikisiyle de el ele tutuşmuş, geniş kahverengi gözleri ve olumlu, sevimli bir gülümsemesi olan, heyecanla etrafına bakan ve etrafındaki her şeye merakla bakan küçük bir kız vardı.
Her ne kadar tuhaf olsalar da üçü de oldukça tatlıydı.
Sarışın adam, "Merhaba," dedi ve Kristoff'un dikkatini küçük kızdan uzaklaştırdı. "Bize bir konuda yardım edebilir misiniz diye merak ediyorum."
Kristoff en iyi, en misafirperver sesini kullanarak cevap verdi: "Elbette efendim. Sizin için ne yapabilirim?"
"Bak!" diye bağırdı küçük kız, içi doldurulmuş hayvanlarla dolu rafları işaret ederek. "Bak!"
Sarışın adamın elini bıraktı ve diğer adamın kolunu çekiştirerek yalvardı ve işaret etti. Crowley içini çekti ve arkasına baktı; içeride bile hala taktığı koyu renkli güneş gözlüklerinin altında yüzündeki ifadeyi ayırt etmek zordu.
Uzun boylu adam, "Üzgünüm, melek," dedi, "Israr ediyor."
Sarışın adam içini çekerek eliyle oyuncaklara doğru küçük bir işaret yaptı. "Evet, devam et o zaman, canım. Ama onu kaybetmemeye çalış."
Uzun boylu adam bariz bir öfkeyle nefesini tuttu. "Onu hiç kaybetmedim! Kaçan o, ona beni kaybetmemesini söylemelisin!" Kristoff ikilinin raflarda kaybolmasını izledi ve onlar giderken adamın çatık kaşlarının yumuşayıp bir gülümsemeye dönüştüğünü gördüğüne yemin edebilirdi.
Dikkatini tekrar ikini sıcak bir sevgiyle izleyen sarışın adama çevirdi.
"Bir hız treni, değil mi?" Kristoff bunu bilmiş bir gülümsemeyle söyledi ve diğer adam kaşlarını kaldırarak tekrar dikkatini topladı.
"Pardon?"
"Çocuklar. Çocuklar gerçek bir hız treni."
Aziraphale başını salladı ve ailesine baktı. "Evet, pekala, buna pek alışkın değilim. O bu konuda benden çok daha iyi."
Kristoff başını salladı. Kendisinin de artık neredeyse büyümüş iki çocuğu vardı ve ilk kez ebeveyn olmanın getirdiği stresi hala hatırlıyordu.
"Alışacaksın, merak etme. Görünüşe göre siz ve kocanız şu ana kadar gayet iyi bir iş çıkarmışsınız. O çok tatlı küçük bir kız."
Aziraphale kızardı, gözleri kocaman açıldı. Sanki asıl söylemek istediği cümle ağzından çıkmayacakmış gibi kekeledi.
"Şimdi, size ne konuda yardımcı olabilirim?"
*13.12.2023*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rest Of Their Lives: Godfathers (Again) /Crowzire
Fiksi PenggemarRest Of Their Lives serisinin üçüncü kitabıdır. *Çeviridir *Tamamlandı *** Crowley ve Aziraphale, Dünyanın-pek-sonu-olmayan sonundan bu yana neredeyse bir yıldır barışın tadını çıkarıyorlardı. Bahar tüm hızıyla devam ediyor ve olaysızlıkla belli b...