Crowley'in zihni her yerdeydi. Yorgundu, başı hala ağrıyordu ve kalbi bambaşka bir nedenden dolayı ağrıyordu. Maisie'nin yıldızların yaratılışıyla ilgili hikayesinden keyif almasına sevinmişti. Hakkında konuşmak hiçbir zaman kolay olmamıştı ve her zaman acı dolu anıların akınına neden oluyordu ancak genellikle eninde sonunda bunları aşmayı başarıyordu. Düştükten sonra yıldızlara ilk baktığında hissettiği acıyı düşünmemeye çalıştı. Işıklarını ve sıcaklıklarını hissetmek için artık nasıl da uzanıp onlara dokunamıyordu.
Ah, pekala. En azından hala onlara bakabiliyordu. Belki de bu küçük bir merhametti.
Aziraphale'in bilet gişesine girmesinden birkaç dakika sonra Maisie nihayet b kadarının yeterli olduğuna karar verdi. Tekrar ağlama krizine girdi ama bu seferki alışılmadıktı. Gözyaşlarına boğulduğu son birkaç seferde huysuz ya da kızgın görünse de, artık ağlamalarında belli bir üzüntü vardı. Sanki artık gizleyemediği önemli bir parçasının yokluğunu inkar ediyormuş gibi özlem dolu bir ıstırap.
Annesini çok istiyordu.
Crowley bunu hissedebiliyordu. Onun acısını, özlemini, çaresizliğini her zerresiyle hissedebiliyordu. Sanki baraj nihayet yıkılmış ve sel tüm şiddetiyle gelmiş gibiydi, onu ne kadar özlediğini hissedebiliyordu. Onu kucaklamak, rahatlatmak, sakinleştirmek için elinden geleni yaptı ama yapabileceği hiçbir şey yoktu. Taktiklerinin hiçbiri işe yaramış gibi görünmüyordu.
Annesi burada değildi. Onun nerede olduğu ya da kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ve bu hızla giderlerse gece bitmeden onu bulmaları pek mümkün değildi.
Üzgünüm, diye düşündü, yanından geçen yabancıların sempatik bakışlarını görmezden gelerek onu tutarken. Keşke yapabileceğim bir şey olsaydı.
Ama belki de vardı.
Aptalca bir fikirdi. Gerçekten aptalcaydı ve bunun sonunu Aziraphale'den asla duyamayacaktı. Bugün ne kadar çok çalıştığı göz önüne alındığında iyileşmesi günler ya da haftalar alabilirdi ama eğer bu onun acısını hafifletecek bir şeyse, eğer annesinin ona koşarak gelme şansı olsaydı... bunu kabul etmek zorunda kalacaktı.
Kafasının arkasından bir ses bunun belki de yapabileceği en şeytani olmayan şey olduğunu söylüyordu. Eğer bunların herhangi birini öğrenirlerse cehennem çok utanırdı.
Crowley bu sesi hemen susturdu. Artık cehennem için çalışmıyordu. Bu onun seçimiydi.
Maisie'yi elinden geldiğince nazikçe yere koydu. Kaçmak için herhangi bir hareketle bulunmadı ama bunu daha çok ağlamak için bir fırsat olarak değerlendirdi.
Crowley elinden gelen tüm gücü toplayarak yere diz çöktü ve gözlerini kapattı. Parmak uçlarına mümkün olduğu kadar çok enerji çekerek odaklandı ve Maisie'nin çığlıklarının sesine etrafındaki toprağın uğultusuna odaklandı. Zamanın yumuşak nabzından.
Birkaç saniye sonra ellerini gökyüzüne doğru fırlattı ve beraberinde büyük bir okalüt güç dalgası getirdi.
Zaman yine durdu.
*28.12.2023*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rest Of Their Lives: Godfathers (Again) /Crowzire
FanfictionRest Of Their Lives serisinin üçüncü kitabıdır. *Çeviridir *Tamamlandı *** Crowley ve Aziraphale, Dünyanın-pek-sonu-olmayan sonundan bu yana neredeyse bir yıldır barışın tadını çıkarıyorlardı. Bahar tüm hızıyla devam ediyor ve olaysızlıkla belli b...