Alya Arıkan, renklere aşık ancak hayata karşı bütün beklentisini kaybetmiş bir kadındır. Giydiği çiçekli elbiselere ve sürekli yüzünde taşıdığı sahte gülümsemelere rağmen, içinde her an her şeyden vazgeçmek üzere olan bir ruhu vardır.
Barbaros Dora...
Sugar, I've developed a taste for you now. Do you wanna see how far it goes? Do you wanna test me now, my love?
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
▪︎▪︎▪︎
Bedenimi resmen duvarla kendi bedeni arasına hapsedip, aç bir vahşi gibi dudaklarıma saldırmıştı. Uzattığı eliyle kapıyı ittirip kapanmasını sağladı.
Evime geldiği ilk anı böyle hayal etmemiştim. Kesinlikle hayalim bundan çok başkaydı... İçimden bir an, evime giren dengesiz her kimse teşekkür etmek istedim. Onun gibi titiz ve düzenli bir adamı bir savaş alanından farksız olan evime getirmek istemezdim.
Gerçi... Gözleri de, dudakları da, elleri de şu an fazlasıyla meşguldü. Evin herhangi bir yerini fark edeceğini sanmıyordum. Üzerimizdeki kabanlardan kurtulmaya çalışıyorduk ancak bir türlü birbirimize kilitlenmeden duramadığımız için bu oldukça zorlayıcıydı.
Sonunda yere düşen kalın kumaşlar birbirimize dolanan ellerimiz için bir engel oluşturmadı. Baldırlarıma inen elleri beni havaya kaldırınca bacaklarımı beline sıkıca sardım.
"Alya." Diye fısıldadı dudaklarımın arasına. "Küfürden ve kaba sözlerden nefret ederim... Ancak bunu başka nasıl ifade edebileceğimi bilmiyorum."
Cevap vermeden önce bir kez daha dudaklarının tadına bakma isteğime karşı koyamadım. Yalnızca, "Söyle..." Diye cansız bir sesle fısıldayabildim.
"Seni bu gece öyle becereceğim ki, yarın tüm gün adımların aksayacak." Sesi öyle derin ve çatlaktı ki, ağzının içine doğru inlememin sebebi sadece söyledikleri değildi.
"Yapma... Yatağını aramakla uğraşacak halim kalmayacak." Dediğinde havada elimi aceleyle sallayarak odamı işaret ettim. Yatak umurumda değildi. Onunla kapının önünde, ayaklarımın soğuk zemine basmasını umursamadan da sevişirdim. Açıkçası, arabanın içi de benim için sorun değildi.
Odaya nasıl geldiğimizi bilmiyordum, bedenimi bütünüyle sarmalayan elleri zihnimi öyle kuşatmıştı ki, sanırım birimizin biraz olsun hareket edebilecek kadar kendinde olmasına sevinmeliydim.
Beni yatağın ucuna oturtup, bir adım geri çekildi. Kaşlarımı çatıp ne yaptığını anlamaya çalıştım. Sırtını duvara yaslamıştı, hızla inip kalkan göğsü gömleğini zorluyordu.
"Soyun." Dedi. "Benim için soyunduğunu görmek istiyorum." Kafasını yana yatmış halde, aralı dudaklarından kesik nefesler alıp veriyordu.
Bu... Halihazırda zevkten yanan bedenimi tamamen eritti. Titreyen ellerimi güçlükle kazağımın uçlarına götürüp yukarı kaldırarak kafamdan kurtardım. Ardından ellerim eteğimin düğmesine gitti, ancak duraksadım.
"Soyun..." Dedim. Sesim onun sesi gibi baştan çıkarıcı olmaktan çok uzaktaydı. Hatta sanırım biraz titremişti.
Dudaklarının kenarı yukarı kalkar gibi olsa da kendini durdurdu. Sırtını yasladığı duvardan kurtarıp siyah gömleğinin ilk düğmesini çözdüğünde dizlerim titriyordu. Bunu... Öyle arsız ve küstahça yapıyordu ki, beni ne hale getirdiğinin gayet farkındaydı. Kemerine kadar inince gömleğin kumaşını tutup pantolonunun içinden çekti ve kalan düğmeleri de açtı. Bu basit hareketi bile kalbimin ritmini değiştirmişti.
