Alya Arıkan, renklere aşık ancak hayata karşı bütün beklentisini kaybetmiş bir kadındır. Giydiği çiçekli elbiselere ve sürekli yüzünde taşıdığı sahte gülümsemelere rağmen, içinde her an her şeyden vazgeçmek üzere olan bir ruhu vardır.
Barbaros Dora...
Leave me be, I'm tired. I feel so damn cold. Hold me like a child. 'Cause I'm feel so damn old.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
▪︎▪︎▪︎
Sabah arabaya bindiğimde aklıma takılan onlarca soru olduğunu fark ettim. Hala hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Gerçi, beni tekrar görmek istemezse bunların hiçbiri önemli olmayacaktı. Nasıl bunu sürekli unutuyordum?
Kafenin yolunu tarif etmeye başladığımda sürekli yan gözle onu inceliyordum. Gidene kadar yine hiçbir şey konuşmamıştık. Kafenin önünde durduğunda sormak için son şansım olduğunu fark ettim.
"Bir daha görüşmeyeceğiz sanırım." Diye ağzımın içinde kelimeleri yuvarladım. Yüzüne bakmak yerine kucağımda tuttuğum parmaklarıma odaklanmıştım.
"Alya..." Diye fısıldadığında kafamı kaldırıp gözlerine baktım. "Seni korkutmadan, benden kurtuluşun olmadığını... nasıl izah edebilirim?"
O kadar buğulu bakıyordu ki, oturduğum yerde dizlerimin titremeye başladığını hissettim. Kendimi o bakışların etkisinden kurtarmak çok uzun sürmüştü.
"O halde sanırım... Telefon numarama ihtiyacın olacak." Yüzüme garip bir gülümseme yerleşmişti. Sanki gerçekten buna ihtiyacı olduğunu yeni kavramış gibi, bakışları değişti. Bir yandan da benim kaçırdığım bir espriye tepki vermemek istiyormuş gibi dudaklarını birbirine bastırdı.
Kaşlarımı çattım. Ne kendi telefonunu çıkarmıştı ne de benim telefonumu çıkarmamı istemişti.
"Nasıl yani?" Parmağımı uzatıp, yüzünü işaret ettim. "Öylece numaramı söyleceğim ve ezberleyecek misin?" Resmen bir çocuk gibi kıkırdadım. "Kaydetmek yerine..."
Yüzüne yavaş yavaş oturmaya başlayan gülümseme nefesimi kesmişti. Gözleri kısılmıştı, yalnızca sakin bir şekilde başını salladı.
"Pekala..." Numaramı söyledim. Sadece yüzündeki o içten gülümsemeyi koruyarak beni dinledi. Kısa bir an, gerçekten beni aramayacağını ve geçiştirmek için böyle yapmış olduğunu düşünsem de, bakışları beni aksine inandırmıştı.
Kapıyı açıp arabadan inerken hala üzerimde olan bakışlarını hissediyordum.
Tam kapıyı kapatmak üzereyken seslendi. "Alya." Kafamı çevirip beni görmek için arabanın yan koltuğuna doğru hafifçe eğilmiş haline baktım. "Bir sonraki ojen ne renk olacak?"
Bir an afalladım. Onu barda ikinci görüşümde sarhoşluğumun verdiği arsızlığa dayanarak söylediğim sırrımı hatırlayınca kan yanaklarıma hücum etti.
"Mavi." Dedim gözlerimi gözlerinden kaçırmamak için uğraşarak. Dudakları hafifçe yukarı kıvrılır gibi olsa da kendini hemen toparladı.
"Maviyi severim." Dedikten sonra biraz duraksadı. "Sanırım bugün işlerimi halletmekte zorlanacağım."