Bölüm 12

45 12 0
                                    

Mingi ve Yeosang aşağı indiklerinde boş çatıda göz gezdirdiler. Tanıdık birini ya da bir işaret görmeyi beklediler. Çatı çok geniş değildi ve çıkışı dışında boştu. Binanın içine girmek dışardan göründüğü gibi basit olmayabilirdi onlar için. Yeosang yukarı baktı ve kollarını salladı. San kaptana dönüp "Kimse yok." Dedi. Hongjoong hala yanında olan Seonghwa'yı dümenin önüne çekti. "Eğer kaçmanız gerekirse bu tarafa çevir, gemi seni dinleyip süzülecektir." Seonghwa dümene sıkıca tutunup başını salladı.

Ondan onayı alan kaptan aşağı inip halat merdivenin önüne geldi. "San sakın gemiden ayrılma. Kaçmanız gerekirse Seonghwa'ya yolu göster."

"Geri dön hyung."

Hongjoong çocuğun neyi kast ettiğini bilerek dudaklarını birbirine bastırdı. Merdivenden inmeye başladığında arkasından bakan diğerleri ne olacağını merakla izledi.

"Felix, sana bir şey sormam gerek." Dedi Yunho.

"Nedir?"

"Liderinin izni olmadan ne yapabiliyorsun?"

"Normalden güçlüyüm, çabuk iyileşiyorum, basit kapıları açabiliyorum... bunlar gibi küçük şeyler. Ancak diyarlara açılan kapıları açamıyorum izni olmadan. Ya da başka bazı şeyler işte."

"Diyarlar?"

Aşağıyı gösterdi. "Burası..." gökyüzünü gösterdi. "... az önceki deniz, sadece duymuştum ilk defa gördüm, bir de..." parmağını biraz çapraza kırdı gökyüzünde bir yeri gösterirken. "... çöl, oraya da hiç gitmedim." Çocuğun yüzündeki ifadeden bunları ilk defa duyduğunu anladı. "Yoksa kaptan anlatmadı mı?"

"İyileşme kısa süre önce bitti ve konuşacak zamanımız olmadı." Dedi kısık bir sesle.

"Oh, liderin bize anlatması baya zaman almıştı, hala daha anlatmadığı şeyler vardır. Sindirmesi zor şeyler bunlar." Dedi aşağı bakarken. "Ancak nasıl bekçiler yabancı kapıları yakalayamıyor bilmiyorum."

"Dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum." Dedi Wooyoung.

"Ben söyleyeyim." Dedi San dikkatleri üzerine çekerek. "Bekçiler bulundukları diyarların kapılarını hissederler, bu yüzden açıldığında hemen çıkıp kapatmazsan peşine düşerler, yabancı biri kapı açtığında geç hissediyorlar ve müdahale edemiyorlar. Christopher muhtemelen denizde yabancı olmanın avantajını kullanıp kaçmaya çalıştı ama kapının gücünü kontrol edemedi ve buraya geldi. Şimdi de dikkat çekmeden kaçamıyorlar."

"Kaptan buranın kapısının gücünü kontrol edip bizi eve götürebilir mi?" dedi Jongho. Chan hyungları zorlanıp yapamadıysa o nasıl yapacaktı? Daha uzun süredir var olan bir duyguydu o, daha güçlü olmalıydı.

San dudaklarını ıslattı, büyük bir gülümseme yavaşça oraya yerleştiğinde cevap verdi. "Kaptan her zaman hazırdır." Parmağıyla alt güverteye giden kapağı gösterdi. "Orada kontrolü sağlayacağımız kadar su var."

"Nasıl yani?" dedi Yunho yavaşça kapağa yürürken.

"Deniz suyu, her zaman gemide bir depo bulunur. Bu tip yabancı diyarlardan çıkmak için kendi kapımızı açarız o suyla."

Yunho çoktan merdivenleri inmeye başlamıştı. Görmeyi beklediği şey çelik bir depoydu ama cam ve büyük bir depo buldu onun yerine. İçindeki su ışıldıyordu, kendi içinde dalgaları vardı, o deli okyanus gibi çalkalanıyordu. Geri tırmandı yukarıya.

"SAN!"

Aşağıdan gelen bağırış hepsinin dikkatini çekti. Seonghwa dümeni çevirmeye hazır bir halde beklemeye başladı. Aşağı bakan San üçünün başka bir binayı gösterdiğini gördü. Başını çevirip de baktığında çatısındaki şeyi gördü. "HYUNG DÜMEN!" Seonghwa beklemeden dümeni çevirdi, gemi onun teninden geçen korkuyu hissedip bir anda hızlandı.

THE DOORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin