Akşamın geri kalanı bir nebze sakin geçmişti. Dinlenip bir süredir yapmak istedikleri tatilin keyfini çıkardılar. Saat gece yarısına gelirken çalışanlar evden çıktılar ama korumalar hala evin altında bekliyorlardı. Çocuklar yine bir aradaydı, oturma odasında oturmuş olanları gözden geçiriyorlardı.
Bir anda kapıya inen yumruklar çocukların sıçramasına neden oldu. Ardı ardına gelen gümbürtü onları birkaç gece öncesine götürürken Hongjoong elini göğsüne dayayıp ayağa kalktı. Kapıya gideceği sırada çocuklardan birkaçı itiraz eden sesler çıkarsalar da durmadı. Kaptan onunlaydı. Her ne ise halledebilirdi. Kapının önüne geldiğinde kesilen seslerin yerini onun hızlı nefeslerinin hırıltısı aldı. Önce delikten bakma kararı aldı.
Gördüğü şeyse hemen kapıyı açmasına neden oldu.
"Felix?"
Çocuk korkudan titrerken ayakta zor duruyordu. Ayağında ayakkabıları yoktu ve sırılsıklamdı. Onu içeri çekti hemen. "Sana ne oldu, buraya nasıl geldin?"
"H-hyung de-deniz!"
"Ne?"
"Bekçi denize k-kapı açtı! Di-diğerlerini çekti! Be-ben engel olamadım!" elleriyle diğerine tutunurken ağlamaya başladı. "Yardım edin, başka kimseye gidemem!" bacaklarındaki kuvvet sona ulaştığında yere oturdu. O sırada koridora ulaşan San hemen çocuğun yanına geldi. İkisi onu kaldırıp içeri götürdü. Onu koltuğa oturttuktan sonra üzerini kurulamak için havlu getirdiler.
"Bana ne olduğunu sakince anlat." Dedi Hongjoong.
Çocuk yeterince ıslak değilmiş gibi tekrar ıslattı dudaklarını. "Evdeydik. Bi-bir anda evi su bastı. Dibe çekildik. Su tuzluydu ve karanlık bir okyanusa dönüştü. Daha da dibe çekilirken Chan hyung yakaladı beni. Çekip kapıdan dışarı attı." Başını ellerinin arasına aldı. "Ben geçtikten sonra kapı kapandı! Geri açamadım!"
"Deniz... o okyanus olabilir mi Joong?" dedi Seonghwa. Eğer oraysa durum kötüydü. Çünkü o hırçın dalgalar, seni kandırıp dibe çekmek isteyen karanlık ve saldırgan hava asla yardım etmezdi.
"Kapıdaki korumalar seni neden durdurmadı?" diye sordu Woo.
"Be-ben çatınıza düştüm."
"Ne!" dedi Woo tekrar. Chan hyungun onu ittiği kapı onu buraya getirmişti. Neden? Kaptana baktı. Birçok şey düşünüyor gibiydi. Bir anda ayağa kalktı. "O denize gitmemiz gerek."
"Hyung oradan bir kere sağ çıkmış olmamız bir daha yapabileceğimiz anlamına gelmiyor-"
"Hayır, Jongho, kimse kendi evinde ölmez." Dedi, odanın ortasında durdu. Sonraysa garip bir şey oldu. Sol elini saçından geçirdiğinde saçının o kısmı beyaza büründü, gözüyle eşleşti. "O denize çekilmelerinin tek bir nedeni var, o da bekçilerin bedenlerle birleşmeye çalışması. Dolu bedenlerle bunu yapamazlar, bu yüzden onları boğmaya çalışacaklar."
"Ne!" Felix oturduğu yerden kalktı hışımla. Ona doğru bir adım atacaktı ama Wooyoung'un bileğinden yakalamasıyla durdu. "Herkesi güvenle geri getirebilir misin kaptan?"
Kaptan özgüvenle gülümseyip avucunu önce yukarıya ardından aşağı çevirdi. Yere bakan avucundan su akmaya başlaması diğerlerini anlık korkutsa da kimse başka tepki vermedi.
"llévame a mi barco." Take me to my ship.
Suyun damladığı yerde zemin içeri çöktü. Buz gibi bir rüzgar odaya akın edip diğerlerinin tenine çarptı ve soğuk ve tuzlu denizin hissini tattırdı. San başını uzatıp baktığında çukurun aslında bir delik olduğunu, dibinin bir ara suyunu yuttuğu deniz olduğunu gördü. O okyanus ayaklarının altındaydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE DOOR
FantasyBir anda kötü ikizinizi karşınızda gördüğünüzü düşünün. Size ve sevdiğiniz her şeye zarar veren biri. Gün doğumunda bütün kanıtlarıyla yok olan bir canavar. peki ya sizden başka kişilerin de başına geldiğini öğrenseydiniz? Peki ya çok daha ağır sır...